05.01.2019 / Adalar’dan Sonra Marmara Adası’ndaki Mercanları da Öldürdük


Doç. Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, İstanbul’da Adalar bölgesindeki mercan, sünger, pinnalar ve daha birçok deniz canlısının 4 yıl önce karasal kökenli çökelti sebebiyle öldüğünü belirtti. Yeni gözlemler, “Marmara Adası” açıklarındaki mercanların da bu sene ölmeye başladığını gösterdi.
Mercanlar Ölüyor
Doç. Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, İstanbul’un “Anadolu Yakası”nın güney kıyılarının açıklarında, “Marmara Denizi”nin kuzeydoğu kesiminde yer alan ve kısaca “Adalar” olarak anılan “Prens Takım Adaları”nda 2015 yılı Ağustos ayında belirledikleri mercan, sünger, pinnalar ve daha birçok deniz canlısının ölümüyle ilgili yaptıkları araştırmayı tamamladı.

Doç. Dr. Topçu Eryalçın, uluslararası hakemli, “İngiltere Deniz Biyoloji Derneği Dergisi”nde (Journal of the Marine Biological Association of the United Kingdom) yazdığı bilimsel makalede, bu canlıların çoğunluğunun karasal kökenli çökelti sebebiyle öldüğünü kanıtladıklarını söyledi. Doç. Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın ile Serço Ekşiyan’ın görüntülediği su altı çalışmalarında “Prens Adaları Bölgesi”nde, 4 yıl önce bir araştırma projesi için yaptıkları dalış sırasında deniz zemini ve burada yaşayan mercan ve sünger gibi birçok canlının üzerini örten bir çamur tabakası olduğunu belirlediklerini söyledi.

Ölüm Nedeni: Karasal Kökenli Çökeltiler

Doç. Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, “DHA” muhabirine şu açıklamaları yaptı:

“Daldığımızda bir baktık ki sünger, mercanlarda, ‘Pina’ dediğimiz büyük çift kabuklu hayvanlarda toplu ölümler olmuş. Şok olduk. Çok hızlı bir şekilde gelişti. Orası düzenli olarak daldığımız bir noktaydı. Birkaç ay içerisinde belli ki böyle bir durum gelişmiş. Bütün zemin üstünün çamur, tortu tabakası ile kaplı olduğunu gözlemledik. Bunun akabinde hızlı gelişen fırsatçı canlılar var. Onlar çoğalmaya başladı. İstanbul’a yakın ‘Prens Adaları Bölgesi’nde her tarafta tam bir bozulma yaşandı. Daha sonra biz burada çeşitli araştırmalar sürdürdük. Oradan, sudan ve hayvanlardan örnekler aldık. Teorik olarak ‘Yassıada’daki inşaat, kurbağalı derenin rehabilitasyonu sırasında çamurun dökülmesi etkilemiş olabilir demiştik ve bu konuda haklı olduğumuzu gördük. Çünkü o bölgedeki silikat değerleri Marmara’nın geri kalanından inanılmaz yüksek çıktı. Silikat, denizel ortama sadece karasal kaynaklı olarak girebiliyor. Özellikle ‘Yassıada Bölgesi’ndeki oranlar çok yüksek. ‘Yassıada’daki inşaat ve dolgu faaliyetlerinden kaynaklanan bir durum olduğu besbelliydi. Bunlar zaten sabit, olduğu yerde yaşayan, kıpırdamayan canlılar. Çalı benzeri bir görüntüleri olmakla birlikte bitki değiller hayvanlar. Orta kısımda ağızları var, etrafındaki tentakülleri (omurgasız hayvanlardaki dokunma, tutmaya yarayan hareketli uzantı) ile besleniyorlar. Dolayısı ile üstüne çamur indiği zaman ağız tıkanıyor, beslenme, oksijen, gaz alışverişi duruyor. Çok hızlı biçimde ölüm başlıyor. Büyük bir kısmı bu şekilde ölmüştü. Şu anda da çok az hayatta kalan popülasyon var.”

Hastalık Var

Doç. Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, çok yakın zamana kadar ve son olarak 2017 yılında dalış yaptıkları, nispeten sağlıklı olarak baktıkları güneydeki ‘Marmara Adası’ bölgesinde nüfus yoğunluğu ve şehirleşmenin çok yoğun olmamasına rağmen mercan popülasyonunun hızla yok olduğunu kısa süre önce tespit ettiklerini açıkladı. Doç. Dr. Topçu Eryalçın, “Sağlıklı popülasyonlarda hangi bakterilerin bulunduğunu, hastalandıklarında neler olduğunu kıyaslayabilmek açısından 2018 yılı sonbaharında yeni proje başlattık. 2017’de sağlıklı durumda olan buradaki mercanlarda da tam bir kırılma olduğunu gördük. Yani tam bir şok oldu. Mercanlar neredeyse hiç kalmamış, bitmişti. Bu seferki durumda bir çökelti, herhangi bir tortu yok. Fakat hayvanlarda sadece iskelet görüntüsü var. Hepsinin üzerindeki canlı dokuları gitmiş sadece geriye iskeletleri kalmış. Bunun sebebinin ne olabileceğini araştırıyoruz. Henüz bütün sonuçlarımızı almadık. Ama hastalık kaynaklı olduğu görülüyor. Belli ki, ‘Marmara’da başlayan kötü gidişat daha önce ‘Prens Adaları’nda bulduğumuz karasal kaynaklı olduğunu tespit ettiğimiz mantar ve bakteri enfeksiyonları muhtemelen devam ediyor. Bunun araştırmasını yapıyoruz” diye konuştu.

Ne Yapmalı?

Doç. Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, “Prens Adaları” bölgesinde ve benzeri “Marmara Adaları” bölgesinde daha önce zengin mercan popülasyonu bulunduğunu, sürekli dalış yaptıkları noktaların dışındaki durum ile ilgili bilgileri olmadığını anlatırken, “Ne yapılabilir?” sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Şu an gidişat, durum o kadar kötü ki, ne yapılabilir ben de şaşırmış durumdayım. Denize her türlü katı atık, tortu, çökelti girdisi, karasal girdilerin kesilmesi lazım. Denize kendisini döngüsü, sirkülasyonu ile temizleyebilmesi için fırsat verilmesi lazım. Atık suların arıtılması lazım. Belediye şu anda tam bir arıtma yaptığını söylüyor. Ama sanayi, tarımsal atıklar var. Bunların da bitmesi lazım ama en önemlisi şunu unutmamamız lazım. Bu hayvanlar aralarında binlerce veya yüzlerce yıl yaşayabilen türler var. Bir bölümü Osmanlı’yı görmüş. Bir anda 2015 yılında biz bu hayvanları yok ediyoruz. 2015’e kadar gelmişler ve insan eliyle yok oldular. Orada denizel ortamda bilinmeyen mikroplar giriyor, Üstlerine bir çökelti çöküyor bir şekilde yok oluyorlar. Şimdi de bu hastalık muhtemelen Marmara genelinde yayılıyor, Marmara’da bundan sonra mercan görebilecek miyiz soru işareti, umarım durum değişir. Hayatta kalanlar, mikroba dirençli olanlardan bir çoğalma olur mu belli değil. Bunların da döngüleri, üremeleri, tekrar büyümeleri çok yavaş oluyor. Tabii ki umut kesilmez. Umarım bütün negatif faktörler sonlanır ve Marmara’ya mercanlara kendilerini yenilemeleri için fırsat tanınır. Ama çok çabalamamız lazım.”

Aydınlık Gazetesi - 05.01.2019, Cumartesi