21.01.2014 / İsrail’in Çöldeki Mucizesi
İsrail, “Ölü Deniz”in güneyinde Ürdün sınırı boyunca “Akabe Körfezi”ne doğru uzanan deniz seviyesinin 150 metre altındaki suyun olmadığı “Arava Çölü”nde kurduğu tarım çiftliklerinde bölgeyi adeta bir vahaya çevirmiş durumda. 30 bin dönüm alana kurulu 7 çiftlikte İsrail’in toplam sebze meyve ihracatının yüzde 66’sı gerçekleştiriliyor. Yer altı suları, tuzlu ve tarıma elverişli olmamasına rağmen kurduğu tarım teknolojileri sayesinde hemen her türlü yaş meyve ve sebzenin yetiştirildiği “Moşav”larda 3 bin 500 kişi çalışıyor.
İsrail’de tarım denilince akla iki kavram gelir bunlardan biri “Kibutz”lar, diğeri ise “Moşav”lardır. İsrail’in kırsal bölgelerde kurduğu özel mülkiyete dayalı kooperatif tarım çiftliklerine “Moşav” adı verilirken, tamamen komün sistemin yaşandığı özel mülkiyetin bulunmadığı “Kibutz”larda ise özel mülkiyet yoktur. “Moşav” sahipleri geçimlerini tamamen tarıma dayalı olarak sağlarken, “Kibutz”larda tarımın dışında yüksek katma değer sağlayan endüstriyel üretimlere de rastlanır.
İsrail’in, “Arava Bölgesi”nde geliştirdiği tarım teknolojileri sayesinde bölgede her türlü ürün yetiştirilirken toprağın elverişsiz ve iklimin çöl olması nedeniyle toprağın sadece üst kısmındaki 30 cm. bölümünde ekim yapılabiliyor. Kavundan karpuza, üzümden hurmaya, domatesten biber patlıcana kadar her şeyin yetiştirildiği çiftliklerde üretilen ürünlerin yüzde 90’ı Avrupa ve Amerika pazarına ihraç ediliyor. Üretimin yüzde 10’u ise iç pazarda tüketiliyor. Toplamda yarım milyar dolarlık ihracatın karşılığı olarak ise 750 bin ton yaş meyve ve sebze ihracatı yapılıyor.
Yılda 3, bazen 4 kez ürün alınan tarım çiftliklerinde, ülke genelindeki nüfusun yüzde 4’ü yaşarken, “Arava”daki 30 bin dönüm alanda kurulu 7 çiftlikte toplam 3 bin 500 kişi çalışıyor.
Yer altındaki kuyulardan çekilen suların tuzlu olması nedeniyle kurulan güneş enerji panellerinde üretilen elektrik enerjisi ile çıkarılan su arıtılarak tarım da kullanılıyor. Her bir güneş enerjisi panelinin, günlük ürettiği elektrik enerjisi ile 3 bin litre tuzlu su arıtılıyor. Sulamanın tamamı ise damlama sulamayla gerçekleştiriliyor, vahşi sulama ise yok.
Kurduğu kapalı sera ortamında bölgede kesintisiz olarak yılın 12 ay patlıcan üretimi yapan Boaz Watchel adlı çitçi, “AA” muhabirine geliştirdikleri teknolojiyi şöyle açıklıyor:
“Bitkinin köklerinin sıcaklığını toprak altına döşediğimiz borularla 12 ay sabit tutuyoruz. Kışın sıcaklığı arttırıp, yazın düşürüyoruz. Böylece sürekli yeni ürün alıyoruz. Toprağın sıcaklığını 12 derecede sabit tutuyoruz.”
Bölgede ürünler 30 bin dönümlük alan üzerinde yetiştiriliyor. Üretim gamı içerisinde taze çiçekçilik de var, ancak bu genel üretimin sadece yüzde 2’sine karşılık geliyor. Çiftliklerden birinde çalışan tarım uzmanı Kitron Maayan’ın, konuyla ilgili verdiği rakamlar ise oldukça dikkat çekici:
“İsrail’in tüm sebze ihracatının tamamı buradaki gördüğünüz çiftliklerden yapılmaktadır. Tarım ihracatının yüzde 66’sı ise buradan yapılır. Üretimin yüzde 70’i sebzedir. Aklınıza ne gelirse burada vardır. Ama en fazla şu gördüğünüz dolmalık biberler gibi sebze üretiyoruz. Üretimin yüzde 26’sı hurmadır, yüzde 2’si ise çiçektir.”
“Normal bir çiftçinin böyle bir üretim için kullanacağı su miktarı yüz birim üzerinden örneklendirirsek o suyun yüzde 70’ini kullanması gerekir. Biz aynı suyun yüzde 30’unu kullanarak bu üretimi gerçekleştiriyoruz. Ürünlerimiz ağırlıklı olarak Avrupa ve Amerika pazarına ihraç ediliyor. Amerika’ya daha az olmasının sebebi ise mesafenin uzak ve ürünlerin raf ömrünün kısa olması. Üretimimizin yüzde 90’ı ise ihraç edilmekte, yüzde 10 ise iç pazara yönelik.”
Üretilen ürünlerden tek ihraç edilmeyen ürün ise üzüm. Üretilen üzümün tamamı İsrail iç pazarında tüketiliyor.
Bir çiftlikten diğer çiftliğe geçerken bölgenin tamamen çöl ve kireç renkli topraktan oluştuğu gözleniyor. Çiftliklerde tarım dışında son yıllarda ilaç sanayii için de bitkiler üzerinde araştırmalar yürütülüyor. Kanser araştırmalarına yönelik çalışmalara yoğunluk verilmiş. Özellikle kan kanseri (lenfoma) ve göğüs kanseri üzerine bitkiler üzerinde araştırma yapıldığı ifade ediliyor.
Yine başka bir “Moşav”da ise okyanus suyu ortamı hazırlanmış akvaryumlarda mercanlar yetiştiriliyor ve yapılan deneylerde kemik tedavisinde 10 kat daha hızlı tedavi sağlayacak ilaç geliştirilmeye çalışılıyor.
Tarım çiftliklerinde domatesler, patlıcanlar, biberler yatay değil dikey olarak ağaç şeklinde yerden 2 metre yukarı doğru uzuyor ve organik tarım çok fazla. Çiftliklerde çok sayıda Filipin ve Tayvan uyruklu çalışan işçi de dikkati çekiyor.
Hurma bahçeleri ise 5 bin dönüm alan üzerine kurulmuş. Hurma yer altındaki tuzlu suyla beslenebilen bölgedeki tek bitki. Üretimin büyük kısmı Avrupa’ya yapılırken son yıllarda Arap pazarlarına da ulaşılmış. Bir hurma arazisi sahibi olan Itay Asael, “Yılda 4 kez hasat yapıyorum. 500 dönüm arazim var. Sadece Avrupa’ya değil Hindistan ve Pakistan’a da ihracatımız var ama son yıllrda 3. kişiler üzerinden Arap ülkelerine de ihracata başladık” dedi.
Öte yandan bölgenin siyasi açıdan taşıdığı tek önem ise 1994 yılında Ürdün-İsrail barış anlaşmasının burada imzalanmış olmasından kaynaklanıyor. Kral Hüseyin ve İzak Rabin burada imzaladıkları anlaşmayla iki ülke arasındaki ilişkiler normalleşmiş, Ürdün, bu anlaşmanın ardından Mısır’dan sonra İsrail ile masaya oturarak barış anlaşması imzalayan ikinci ülke olmuştu.
Milliyet Gazetesi - 21.01.2014, Salı
21.01.2014