31.01.2014 / Çatlak Proje Bilime Aykırı


Başbakan Erdoğan’ın “Çılgın Projem” diye tanıttığı “Kanal İstanbul” projesi, dört bir yandan tepkiyle karşılandı. Hukukçular “Montrö Anlaşması”na karşı bulurken, bilim adamları “Ya İstanbul ya Kanal” dedi.

Çatlak Proje Bilime Aykırı 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Çılgın Proje” olarak sunduğu “Kanal İstanbul Projesi” “İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü”nde düzenlenen panelde “İstanbul Bilgi Üniversitesi”nde “Kanal İstanbul”u tartışıyor, jeologlar, ekolojistler, hukukçular, ekonomistler, şehir planlamacıları projeyi her açıdan masaya yatırdı.

 

“İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi” öğretim üyelerinden Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın moderatörlüğünü yaptığı panele Prof. Dr. Emin Özsoy, Prof. Dr. Fikret Adaman, Prof. Dr. Naci Görür, Doç. Dr. Hürriyet Öğül, Yrd. Doç. Dr. Dolunay Özbek, Dr. Nilüfer Oral, Dr. Sedat Kalem katıldı. Bilim insanları, Erdoğan’ın 2011 yılında genel seçimler öncesinde kamuoyuna duyurduğu “Kanal İstanbul” projesinin ekolojik dengeleri bozacağı, İstanbul’da deprem riskini arttıracağı, maliyeti dahi hesaplanamayacak bir risk oluşturacağının altını çizdi. Panele katılan Prof. Dr. Emin Özsoy, “Kanal İstanbul”un “Karadeniz”e bir çatlak daha oluşturacağını, projenin “Çatlak Proje” olarak anılacağını söyledi.

 

Ya Kanal Ya İstanbul

 

“İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği” öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Görür yaptığı konuşmada İstanbul’da yaşanacak deprem riskine değindi. Böyle bir projenin İstanbul’u yaşanmaz hale getireceğini savunan Prof. Dr. Naci Görür, “Büyük boyutlardaki kazı, dolgu, dinamit ve iş makinesi kullanımı, gürültü, hava kirliliği, kayma, göçük oluşturacak. Doğu Trakya’nın drenaj sistemini tümüyle etkileyecek, sadece yer altı suyu kaybı bile İstanbul’u yaşanmaz hale getirebilir” dedi.

 

Görür şöyle konuştu: “Deprem bekleyen bir kentte canınızın istediğini yapamazsınız, öyle bir lüksünüz yok. Sizin işiniz riski artırmak değil, azaltmaktır. ‘Kanal İstanbul’ gibi projeleri yapıp insanları bu bölgeye göç etmeye zorlarsanız, daha fazla bina, daha fazla yapı yaparsanız riski arttırırsınız.”

 

Konunun uzmanlarının proje ile ilgili bilgi sahibi olmadıklarını söyleyen Görür, “Bir bilimadamı çıkıp da biz bu çalışmaları yaptık demiyor. Ama ‘Kanal İstanbul’un ihale aşamasına geldiğini duyuyoruz. Kim karar verdi, nasıl karar verdi bilinmiyor. En riskli yere yapıyı yapıyorsunuz, o konunun uzmanları hiçbir şey bilmiyor. Kapalı kapılar arkasında bu işe karar verenler de bu işi zaten bilmiyor” dedi. Görür olası “İstanbul Depremi”nde “Kanal İstanbul”da yaşanacak yıkıma karşı uyardı:

 

“Kanal nerede yapılırsa yapılsın Marmara’ya girdiği yerde en az 10 şiddetinde etkilenecek. Daha fazla olabilir.” dedi.

 

Proje Hakkında Bu Kadarı Biliniyor

 

Açıklamalara göre çılgın proje, resmi adıyla “Kanal İstanbul”, şehrin “Avrupa Yakası”nda hayata geçirilecek. Halihazırda “Karadeniz” ile “Akdeniz” arasında alternatifsiz bir geçit olan “İstanbul Boğazı”ndaki gemi trafiğini rahatlatmak bahanesiyle “Karadeniz” ile “Marmara Denizi” arasında yapay bir suyolu açılacak. Kanalın “Marmara Denizi” ile birleştiği noktada 2023 yılına değin kurulması öngörülen iki yeni kentten biri kurulacak. Kanalın uzunluğu 40-45 km; genişliği yüzeyde 145-150 m, tabanda ise yaklaşık 125 m olacak. Suyun derinliği 25 m olacak. Bu kanalla birlikte “İstanbul Boğazı” tanker trafiğine tümüyle kapanacak, İstanbul’da iki yeni yarımada, yeni bir de ada oluşacaktır.

 

Milyar Dolarlık Maliyet

 

Projenin etüt çalışması iki yıl sürecek. Çıkartılan topraklar, büyük bir havalimanı ve liman yapımında kullanılacak, taşocaklarının ve kapatılan madenlerin doldurulması için yararlanılacak. Projenin maliyetinin 10 milyar doların üzerinde olabileceği belirtiliyor.

 

“Montrö”ye göre Türkiye’nin Kaybı Olacak

 

“Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi” öğretim üyesi Yardımcı Doçent Dr. Dolunay Özbek de projenin 1936 yılında imzalanan “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”yle olan itilaflarından bahsetti. Özbek şöyle konuştu: “Montrö Sözleşmesi’nde kurulan bir denge var. Bu dengeyi Türkiye tarafsız olarak çok iyi sağlıyor. Bu kanalı yaparken ticari çıkarlar gözetilerek yapılıyor. Kanal bittikten sonra ticari gemilere boğazdan geçemezsiniz, kanaldan geçin deme hakkımız yok. Çünkü uluslararası deniz hukuku genel ilkelerine aykırı. Uluslararası deniz hukuku dünyadaki tüm boğazlardan zararsız geçmeyi düzenliyor ve Türkiye’de kendi boğazlarından zararsız geçişin güvenliğini alarak geçişleri sağlıyor. ‘Montrö’yü tek taraflı olarak kaldırsanız bile uluslararası taşımacılık yapan ticarret gemilerinin boğazlardan geçişini engelleyemezsiniz. Sözleşme kalktığı zaman, direkt Türkiye’nin lehine kabul edilmiş bazı askeri hükümler de gider. Ve geçişinde tonaj, boy ve tip bakımından sınırlama getirilen askeri gemiler ‘Karadeniz’e akın eder. Sözleşme ortadan kalkarsa, daha kapsamlı düşündüğümüz zaman Türkiye’nin daha büyük kaybı olacak.”

 

Doç. Dr. Özbek’in hatırlattığı bir diğer konu da 2008 yılında Rusya-Gürcistan çatışması günlerinde yaşanan, ABD tarafından Gürcistan’a yardım amacıyla “Karadeniz”e sokulmak istenen büyük tonajlı hastane gemisine yapılan itiraz oldu.

 

Aydınlık Gazetesi - 31.01.2014, Cuma (Derya Derviş)