'Köpek Sevmeyen Misafirimiz Olamaz'

Hünal, Cemal - Cangal, Lale

Cemal Hünal, “Issız Adam” filmiyle kalplerimize öyle bir taht kurdu ki, kolay kolay sarsılmaz. Hayvanlara özellikle de atlara olan sevgisi, cool havası da cabası... Lale Cangal ise onun biricik eşi. Her ne kadar birkaç yapımda oyunculuğunu sergilese de Cangal’ı daha çok müzik dünyası tanıyor. Çünkü kendisi “Borusan Filarmoni Orkestrası”nda kemancı; dayısı da ünlü şef Gürer Aykal... Yedi yıldır birlikte olan çift şu günlerde ilk defa beraber tiyatro yapmanın heyecanını yaşıyor. “Öfke” adlı oyunda da bir karıkocayı oynayan Hünal ve Cangal, iki köpek, 30 Hint bülbülü besledikleri evlerinde sakin bir hayat sürüyorlar; en keyif aldıkları aktivite ise at binmek...

 

Banu Duran: - Öfke sizin kaçıncı tiyatro oyununuz? Sizi ikna etmek kolay oldu mu?

Cemal Hünal: - Profesyonel olarak oynadığım ikinci oyun. İlk oyunum “Aşk Kokusu” idi. Ama üniversite yıllarımda çok oyunlar oynadım tabii... Lale, yönetmenimiz Savaş Mutlu’nun aklına sonradan geldi. “Nasıl olur sence” dediğinde; “Çok iyi olur ama yapar mı bilmiyorum” dedim. Gerçekten de Lale’yi ikna etmesi zor oldu ama sonra bir baktım Lale, “Alison” rolünde (Gülüyor).

Lale Cangal: - Ben kesinlikle istemedim ve hayır dedim. Çünkü karıkocanın aynı yerde olmasının daha zor olacağını zannediyordum. Oysa tahminimin aksine çok keyifli oldu. Böyle olacağını tahmin etseydim 7 yıl önceden başlardım birlikte iş yapmaya.

 

Banu Duran: - Heyecan durumu kimde daha fazla peki?

Cemal Hünal: - Lale benden daha çok sahneye çıktığı için sanırım bende daha çoktur...

Lale Cangal: - Dün akşam da bir konsere çıktım ve sanırım 2800’üncü konserimi vermiş oldum. Ama aynı şey değil tabii; tiyatro çok daha değişik bir heyecan ve bu benim ilk oyunum.

 

Banu Duran: - Nasıl bir oyun “Öfke”; canlandırdığınız karakterler hakkında ipuçları verseniz?

Cemal Hünal: - John Osborne’nun kendi yaşadıkları ve kendi karakteri üzerine oluşturduğu bir oyun. O yüzden aşırı kişisel bir yaklaşımı var. Oyundaki adım Jimmy. İnanılmaz derecede uzlaşılmaz, hayata küs bir karakter. Aslında hayatta yapması gereken her şeyi yapmış; eğitimini tamamlamış, iyi bir aileden bir kızla evlenmeyi başarmış ama netice olarak bir şekerci tezgahının arkasında hayatını geçiriyor ve bunu kaldıramıyor. Kinini eve taşıyor.

Lale Cangal: - Alison kocası Jimmy’i çok seviyor. Yüksek bir rütbeden gelmiş, kocasına aşık olmuş ve O’nun şartlarına ayak uyduruyor. Fakat bir süre sonra belli bir seviye farkı ortaya çıkıyor. Oyunu izlediğinde “Bir saniye sussun şu adam” diye sahneye atlamak isteyen seyirciler olacaktır. Alison ütüsünün başında; bol bol ütü yapıp Allah’a “artık sussun” diye dua ediyor. Alison, sessizliğiyle kocasını yola getirmeye çalışıyor ama bu, adamdan daha çok tepki almasına neden oluyor.

 

Banu Duran: - Sizin bu kadar çekilmez bir kocanız olsa sessiz kalır mıydınız?

Lale Cangal: - Ben sessiz bir insan değilim. Keşke avukat olsaymışım diye düşünüyorum hatta bazen.

 

Banu Duran: - Oyunla gerçek hayatınız arasında benzerlik var mı hiç?

Cemal Hünal: - Hayır, bizimki çok farklı bir ilişki. Günlük hayatımızda birbirimizi hep dengeleyip suspanse edebiliyoruz; işleyen bir fonksiyonumuz var. Oyunda ise işleyemeyen bir ilişki görüyoruz.

 

Banu Duran: - Evinize kamera koysak nasıl bir ev izleriz?

Lale Cangal: - Tiyatro, çalışma saatleri açısından daha rahat olduğu için konserlerime devam edebiliyorum. Ancak yaşayacak, uyuyacak zamanım kalmıyor. Cemal de eve gelir gelmez yazdığı filmin senaryosunu bitirmek için çalışma masasının başına oturuyor. Yoğunluktan dolayı maksimum birlikte yemek yapabiliyoruz... Yani evde uzun bir zaman geçiremediğimiz için gizli bir kamera koysanız 2 köpeğimiz ve 30 kuşumuzdan (Hint bülbülü) başka bir şey göremeyebilirsiniz.

Cemal Hünal: - Benim için gün sabah 07.00’de; Lale içinse 08.00’de başlıyor. Zaten köpekleri gezdir, kuşların kafesini temizle, yemlerini ver derken bir buçuk saat geçiyor. Sonra da işlerimize koşturuyoruz.

 

Banu Duran: - Eşiniz hayvanları sevmeseydi bu aşk sürer miydi?

Cemal Hünal: - Hayvanları sevmeyen insanları sevmiyorum ben, Allah’a yakın bana uzak olsunlar. Lale hayvanları sevmese belki kazara bir aşk başlardı ama bu noktaya gelmezdik.

Lale Cangal: - Cemal’in hayvan sevmesi benim için önemli bir özellik. Bu O’na daha çok aşık olma nedenim.

 

Banu Duran: - Ben hayvanlardan hoşlanmıyorum desem benimle arkadaşlık kurar mısınız?

Lale Cangal: - Konuşurum sizinle ama açıkçası böyle insanları, rahatsız olabilecekleri için evime davet etmiyorum. Ben de rahatsız oluyorum onların böyle davranmalarından. Zaten artık çok da yok öyle insanlar; önceden çocukları kedi köpekle korkutuyorlardı. Artık daha bilinçli anne babalar.

Cemal Hünal: - Bence çocuğunu iyi bir şekilde eğitmek istiyorsan çocuğa bir köpek eğittir.

 

Banu Duran: - Misafiriniz için köpeklerinizi odaya kapatır mısınız?

Cemal Hünal: - Köpek sevmeyen birisi bizim evde rahat edemez. Koltuğun köşesine tüneyip oturabilir, çok da umurumda değil. Odaya falan kapatmam kesinlikle köpeklerimi; kendi gitsin odaya kapansın. Evde bir iş bölümü vardır. Orada aksama genelde benden kaynaklanıyor. Mesela sabah erken kalkmışımdır ve köpekleri gezdirmem gerekiyordur; oysa ben bir şeyler yazmaya dalmışımdır. İşte o zaman Lale’den “Bu köpekler hala niye seni bekliyor” diye fırça yiyebilirim.

 

Sırrımız Kısa Dönem Hafıza

 

Cemal Hünal: - Evde sinirli bir Cemal göremezsiniz; bizim öfkemiz de telefon konuşmalarımız gibi 3-5 saniye sürer. Eğer bir sinir patlaması olmuşsa ardından herkes işine gücüne bakıyor. Zaten 2 saat sonra “neredesin” diye bir telefon konuşması geçtiğinde o patlama anını kimse hatırlamıyor. “Kısa dönem hafıza” tüm çiftlere tavsiye ederiz (Gülüyor)... Evliliği yürütebilmenin önemli şartlarından biri bu.

Lale Cangal: - Ben zaten tüm gün yoga yapıyorum; Cemal de kılıçlarıyla, oklarıyla oynuyor. Eğer bir şeye sinirlendiysek agresyonumuzu oradan çıkarabileceğimizi biliyoruz.

 

Gazete Vatan - 10.02.2013, Pazar