01.11.2020 / Dilara Koçak - Obezite İklim Krizini Etkiliyor
Yediğimiz yiyeceklerden soluduğumuz havaya, içtiğimiz suya kadar her şeyi doğaya borçluyuz. Gezegenimizi yaşanabilir hale getiren doğa aslında uzun zamandır alarm veriyor, öyle ki iklim krizi terimini sık sık duymaya başladık.
“Küresel ısınma” ve “iklim değişikliği”nin en önemli sebeplerinden biri sıkça bahsettiğim sera gazı salınımıdır. Sera gazlarının atmosferdeki seviyelerinin doğanın kabul edebileceği sınırların çok çok üzerinde olduğu maalesef ortada. Karbon ayak izi terimini daha önce duydunuz mu? Duymayanlar için bir kez daha açıklamak istiyorum: Bir madde veya faaliyet tarafından üretilen sera gazı miktarını tanımlamak için kullanılıyor. Yani bir besinin veya bir ürünün karbon ayak izi yükseldikçe doğaya verdiği zararın ve doğaya maliyetinin arttığını unutmamak gerek. Özellikle hayvansal kaynaklı besinlerin bitkisel besinlere kıyasla karbon ayak izinin çok daha fazla olduğunu söylemek mümkün.
Bu konuda güncel yayınları okumaya ve elimden geldiğince de sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Yeni okuduğum bir araştırma sonucuna göre, dünya çapında artan obezite oranları da iklim krizine katkıda bulunuyor.
Obezlik ve Sera Gazı
“Obesity” dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, obezlik normal ağırlıktan yaklaşık yüzde 20 daha fazla sera gazı emisyonu ile ilişkilendiriliyor. Obezitenin dünya çapında her yıl fazladan 700 megaton karbondioksit emisyonuna veya insan kaynaklı emisyonların yaklaşık yüzde 1.6’sına katkıda bulunduğu belirtiliyor. Diğer oksijene bağımlı canlılar gibi bizler de yaşamak için gerekli olan metabolik süreçlerle üretilen karbondioksiti doğaya yayıyoruz. Obez bireylerin normal kilodaki bireylerden daha fazla karbondioksit ürettiği göz önünde bulundurulduğunda, bu durum kontrol altına alındığında aslında çevreye de olumlu yönde katkı sağlamış olacağız. Obeziteyi önlemek için sağlıklı ve dengeli beslenmeyi bir kez daha konuşalım istiyorum.
……………………………
Milliyet Gazetesi - 01.11.2020, Pazar
01.11.2020