02.09.2020 / Ömür Gedik - Bodrum Özüne Dönüyor
Siz bu yazıyı okurken ben Bodrum’da zeytin topluyor olacağım.
Yarın ise “Bodrum Belediyesi” Başkanı Ahmet Aras ile birlikte “Yerel Tohum ve AR-GE Merkezi”nin açılışına katılarak, 7 bin yıllık karakılçık buğday tohumuyla, yani bir tarihle tanışacağım.
“Bodrum Özüne Dönüyor” projesinin temel taşlarından olan “Ata Tohum ve AR-GE Merkezi”, 5 dönüm arazi üzerine kurulu ve yüzölçümü açısından Türkiye’nin en büyüğü.
133 metrekare tohum depolama alanı, nem alıcı cihazlar ve klimalar ile sabit bir sıcaklıkta tohumların sağlıklı bir şekilde saklanması için tasarlanmış.
Ayrıca sıvı azot tankları sayesinde tohumlar yüzyıllar boyunca saklanarak, nesiller boyu üretimi destekleyebiliyor.
Toplanan tohumların içerideki 24 deneme parselinde test edildikten sonra tamamen doğal olarak çoğaltılması hedefleniyor.
Bu tohumlar çiftçilik ve üretim yapanlara bedelsiz olarak dağıtılacak.
Bu güzel haberi de çiftçilere buradan duyurmuş olayım.
Şu anda 150 çeşit tohum olduğunu öğrendim, 100 çeşit de aday tohum varmış.
7 bin yıllık buğday tohumu tabii ki merkezin en değerlisi.
Ancak onun yanında kabak, mısır, domates, fasulye, bakla, kabak, maydanoz, şevketibostan, börülce ve hatta kinoa tohumu bile bulunuyor.
Bir tohum da ben alıp ekerim artık, bahtıma ne çıkacak bakalım.
Bodrum denince akla sadece turizm, deniz, güneş ve eğlence gelmeyecek olmasına ve ülkemiz insanının en önemli geçim kaynaklarından birine destek veriliyor olmasına da ayrıca çok sevindim, söylemeden geçmeyeyim.
Kedi ve Köpeklerin En Kötü Özelliği
Ertuğrul Özkök’ün “Ölen köpeğimizin ve kedimizin ardından üç cümle” başlıklı yazısını okurken köpeğim “Oğlum” keyifsiz bir halde yanımda yatıyordu.
Uyumaya çalışıyor ama muhtemelen ağrısı olduğu için beceremiyordu.
O anlar ve gözümün içine bakışı...
Tüm hayvanseverler bilir o anı. Bir bebek hastalandığında anne ne hissederse kedisi, köpeği hastalanan kişi de aynısını hissediyor.
Kızım Tayga küçükken ateşlendiğinde, hastalandığında, ağladığında da aynı sızıyı, endişeyi, mutsuzluğu, çaresizliği hissediyordum içimde.
“Oğlum” neyse ki bir süre sonra rahatladı, kafa kalktı, o kuyruk sallanmaya başladı.
Onunla birlikte ben de rahatladım tabii.
Evcil hayvanlarımızın bize yaptığı tek bir kötülük var:
Ömürlerinin kısa olması ve bizi bırakıp erkenden gitmeleri.
İşte o kısa ömrü çok ama çok sevgiyle, yanlarında olarak, hissettirerek ve en iyi şekilde değerlendirmek lazım.
Allah hepsine olabilen en uzun, sağlıklı, mutlu ömrü versin.
………………………………
Hürriyet Gazetesi - 03.09.2020, Perşembe
02.09.2020