06.07.2020 / Korkutan Uyarı: Türkiye 2030’dan Sonra…
Jeoloji Yüksek Mühendisi ve Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey, sene başından bu yana yaşanan deprem fırtınası, “Devlet Su İşleri”nin (DSİ) su kaynaklarını kurutması, kirlenme yoluyla göllerin kuruması, artan nüfus ve büyüyen kentleriyle Türkiye’nin, “su fakiri” olma yolunda hızla ilerlediğini söyledi.
Türkiye’nin sanılanın aksine su zengini bir ülke olmadığını, halen kişi başına düşen yılda bin 519 m³’lük su miktarı ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke kabul edildiğini belirten Jeoloji Yüksek Mühendisi ve Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey “Sözcü”ye konuştu:
Dr. Atabey “Artan nüfusu ve büyüyen kentleriyle Türkiye, ‘su fakiri’ olma yolunda hızla ilerliyor” dedi.
“Tatlı Su Kaynaklarımızın Çoğu Kurudu”
Atabey, şunları söyledi:
* Maalesef ülkemizdeki önemli tatlı su kaynaklarımızdan olan “Avlan”, “Amik”, “Burdur”, “Seyfe”, “Akşehir”, “Eber”, “Meke”, “Akgöl”, “Kestel”, “Hotamış Gölü” gibi birçok göl kurumaya yüz tuttu ya da kurudu.
* İklim değişikliği, kuraklık, çölleşme, kuru tarım yapılan bölgelerde sulu tarımı teşvik eden sulama projeleri ve buna bağlı vahşi sulamalar doğal olarak azalmada büyük etki yarattı.
* Göllerin çevresindeki yer altı kaynakları ve taban suları ise büyük kısmı kaçak olan binlerce sondaj kuyusu tarafından bol su tüketen mısır, yonca, pancar tarımı gibi durmaksızın su çekilmesi azalmayı hızlandırdı.
* Üzerine baraj kurulan nehirler, akıntıyla su havzasına besin ve mineralleri taşıyamaz hale gelir. Bu da daha çok erozyon, yağmur suyunun daha çok emilimi, daha çok tatlı su kaybına neden olarak çölleşme sorununu arttırır.
“DSİ Projeleri Riskler Oluşturuyor”
* Suya yalnızca inşaat, gölet, baraj ve kanal gözüyle bakan “DSİ”nin ürettiği projelerin birçoğu suyun geleceği açısından ciddi riskler oluşturuyor. Kuruyan ya da suyu azalan her gölde, “DSİ”nin açtığı drenaj kanallarının etkisini görebiliriz.
* Barajlarla su havzalarına müdahale edilerek suyun barajlarda tutulması, ilkel sulama teknikleriyle oluşan israf, planlama yapılmadan göl çevresindeki alanlarda ya da gölü besleyen su havzalarında şeker pancarı, mısır, yonca gibi fazla su isteyen ürünlerin tercih edilmesi yanlış bir uygulama. Yer altından aşırı su pompalanması, orman alanlarının yok edilmesi ve çölleşme nedenleriyle su kaynakları göllere ulaşamayınca göller kurudu.
* Göllerin yok olmasında tarımsal faaliyetlerde kullanılan gübreleme ve ilaçlamanın, jeotermal sıcak suların bazı göllere ulaşması, insan kaynaklı kirlenmelerin göl sularının gittikçe kurumalarında etkili olmuştur.
“Depremlerin de Etkisi Büyük”
Depremin de su yollarının yönünü değiştirebildiğini sözlerine ekleyen Atabey, “Sarsıntı, yer altı suyollarını ve kaynakların yönünü değiştirebilir. Göle ulaşan kaynak ve pınarların suyu, göle değil de başka yere yönelebilir. Ya da karstik bir göl ise, sarsıntıda göl tabanında kırık varsa açılmasına yol açar ve yer altı suyoluna drenajı hızlanır ve suyu azalabilir, zamanla su tutmayabilir” dedi.
Sözcü Gazetesi - 06.07.2020, Pazartesi (Mustafa Sarıipek)
06.07.2020