07.01.2018 / Su Yoksulluğuna Doğru Yol Alıyoruz
“TEMA Vakfı” Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Öztürk, “Artan nüfusla birlikte, yağış düşüşlerinin de etkisiyle 20-25 yıl içinde su fakiri bir ülke olacağız” dedi.
Türkiye son 44 yıl içinde en kurak dönemi yaşıyor. İklim değişimi nedeniyle kuraklığın artarak devam etmesi bekleniyor. Değişen iklim ve artan nüfus nedeniyle 20 yıl sonra Türkiye’nin su fakiri bir ülke olması öngörülüyor. “TEMA Vakfı” Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Öztürk’le kuraklığa karşı alınması gereken önlemleri konuştuk.
“Orman ve Su İşleri Bakanı” Veysel Eroğlu, geçen yılın son günlerinde Türkiye’nin son 44 yılın en kurak günlerini yaşadığını açıkladı. Uzmanlara göre, Türkiye, değişen iklim koşullarına artan nüfusun etkisi de eklendiğinde, 20 yıl içinde su kıtlığı yaşayacak. “TEMA Vakfı” Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Öztürk, “Aydınlık”a yaptığı açıklamada Türkiye’nin iklim değişiminden en çok etkilenecek ülkeler arasında olduğunu söyledi. Öztürk, “İklim değişiminin Akdeniz çanağında yer alan ülkelerde görülecek en önemli sonucu, yağışların azalması. Yapılan tahminler Türkiye’de yüzde 20 ila 40 arasında yağışların azalacağını gösteriyor. Sıcaklıkların da artması nedeniyle kuraklık olaylarının daha fazla görülmesini bekliyoruz” dedi.
Türkiye’de kişi başına bin 600 metreküp su düştüğünü ifade eden Öztürk, şöylekonuştu: “Su kıtlığı çeken bir ülke değiliz ama artan nüfusla birlikte bu yağış düşüşlerinin de etkisiyle 20-25 yıl içinde su fakiri bir ülke olacağız. Bu nedenle hem yer altı hem de yer üstü su kaynaklarımızı koruyacak tedbirler almamız gerek.”
“Yasal Düzenleme Yapılmalı”
“Orman ve Su İşleri Bakanlığı”nın kuraklıkla ilgili yaptığı çalışmaları dikkatle izlediklerini dile getiren Hikmet Öztürk sözlerine şöyle devam etti: “Çölleşmeyle mücadele konusunda ağaçlandırma eylem planları yapılıyor. Suyun yönetimi için havzalarda yönetim planları hazırlanıyor. ‘Kuraklıkla Mücadele Strateji Eylem Planı’ hazırlandı. Konya için havza yönetim planı hazırlandı, benzerlerinin diğer havzalar için de hazırlanması gerekiyor. En büyük eksiklik suyu yaşam hakkı olarak gören ‘Su Kanunu’nun olmaması. Suyun kullanımı ve dağılımı için bu çok önemli. Bu kapsamda kuraklığın bir deprem gibi afet olduğunu görerek neler yapılması gerektiğini gösteren eylem planlarını hayata geçirecek, koordinasyonu sağlayacak yasal düzenlemelere de ihtiyaç var. Halkın suyun tasarruflu kullanımına yönelik bilgilendirilmesi gerekiyor. Tarımsal sulamada vahşi sulamanın önüne geçilmeli, su hasadı teknikleri hem kentlerde hem de tarımsal uygulamada yaygınlaştırılmalı.”
Kuraklığa Dayanıklı Türler Yetiştirilmeli
Yer altı sularının kuraklık dönemlerinde sigorta gibi olduğunu söyleyen Hikmet Öztürk sözlerine şöyle devam etti: “Yer altı sularının aşırı tüketiminin önlenmesi gerek. Konya’da su seviyesi her yıl bir metreküp iniyor. Bu milyonlarca yılda birikmiş suyu kısa sürede yok ettiğimiz anlamına geliyor. Tarımda yanlış ürün seçimi de su tüketiminde etkili. Kurak bölgede mısır, şekerpancarı gibi suya çok ihtiyacı olan ürünler üretirseniz suyu tüketirsiniz. Bu bölgelerde kuraklığa dayanıklı bitki türlerini geliştirecek çalışmalar yapılmalı.”
Aydınlık Gazetesi - 07.01.2018, Pazar (Özlem Konur Usta)
07.01.2018
