07.09.2013 / Mehmet Faraç - Sürmesi Mayından Geçen Suriye!..
.......................................................................
Mezatta Demlenen Çay!..
Peki ya toprağı olmayanlar?.. Ya Çukurova’ya gidemeyenler?.. Onların yapabileceği tek bir iş vardı; sınır kaçakçılığı!.. Hem de mayınlı topraklarda, göğüslerini jandarma kurşununa siper ederek, canları pahasına kaçakçılık...
Aklınıza sakın ola kötü bir şey gelmesin; kaçakçılık dediysek, şimdilerde olduğu gibi uluslararası silah kaçakçılığı, uyuşturucu ya da insan kaçakçılığı değildi bu...
Urfalılar, Suriye’ye götürdükleri büyükbaş hayvanları satar, dönüşte çay, kahve ve giysi getirerek mezatta pazarlar, geçimlerini sağlarlardı...
O zamanlar kaçakçılık aslında yaygın olsa da, çok masumdu!.. Oyuncak da getiren kaçakçılar, mallarını batı kentlerine sevk eder; kadınlar için getirilen naylon çorap, makyaj malzemesi, kına ve sürme gibi malzemeler bölgede yoğun ilgi görürdü...
O zamanlar üzerinde birkaç kilo kaçak çay yakalanan bir Urfalı 7-8 ay cezaevinde yatardı!.. Hayvan kaçakçılığında yakalananlar ise “toplu kaçakçılık”tan cezaevine düşer, çok ağır cezalara çarptırılırlardı...
Bizim gibi Urfa’nın “Kötüler Mahallesi”nde oturan yüzlerce çocuk da, Suriye’den, mayınlı araziler aşılarak getirilen çay ve kahveden elde edilen paralarla büyüdükleri için, jandarma ve mayın korkusuna çok küçükken alışmışlardı...
......................................................................
Aydınlık Gazetesi - 07.09.2013, Cumartesi
07.09.2013