09.01.2019 / Mehmet Ulusoy - Çaptaki Sır
Geometrik bir kavramdan söz etmiyorum. İnsan gerçeğine ilişkin bir özelliğe değinmek istiyorum. Halk arasında, derin, koyu muhabbetlerde sık sık geçer; “çapsız adammış vesselam” ya da “ne çaplı adammış be” denir. Burada çap’la, “çaplı insan”la anlatılmak istenen, daha çok, bir insanın yüksek kavrama kapasitesi, sezgi ve öngörü gücü, doğru ve yerinde karar verme yeteneğidir. Bunlar, yüksek, soylu kişiliklerde genel olarak aranan özelliklerdir. Ben ise ek olarak, belirtilen niteliklerin değerini daha da artıran bir başka açıdan vurgu yapmak istiyorum. Çaplılık, ilk bakışta pek farkedilmeyen, fakat kritik anlarda ortaya çıkan, doğru, uzgörülü ve tam yerinde karar verebilme potansiyel gücüne, sezgisine ve yeteneğine sahip olmaktır. Görünüşe aldanmamak, buzdağının altındaki kısmı görebilmektir önemli olan.
Her insanın kolayca fark edemeyeceği, insan sarrafı ve deneyimli, usta kişilerin görebileceği çap, aslında daha geniş bir tanım alanına sahip. Hatta bazen hayvanlar için bile kullanılabilir. Atın önemli ve simgesel bir rol oynadığı ulusal kültürümüzden vereceğimiz şu örnek, işin özünü sanırım yeterince vermektedir:
Bilindiği gibi Köroğlu’nun babası seyistir, at yetiştirme ustasıdır ve Bolu beyinin saygın bir adamıdır. Bolu beyi seyisinden çok iyi, dillere destan olabilecek bir at bulmasını ister. O da bir çok yeri dolaşıp araştırdıkdan sonra kır bir at bulur. At ki ne at! Cılız, çelimsiz, gösterişsiz, dokunsan düşecek!... Bunu gören Bolu beyi, korkunç öfkelenir, küplere biner, kendisine hakaret kabul eder ve seyisini ağır bir şekilde cezalandırır. Gözlerine mil çektirip kör eder ve saraydan kovar.
Seyis baba, oğlu Ruşen Ali’yi (Köroğlu’nu) ve kır atı alıp, saraydan uzak bir yere yerleşir ve intikam almaya andiçer. Atı ve oğlunu bütün bilgi ve hünerleri ile donatıp eğitir, yetiştirir. Atını da çok özel koşullarda, seyisliğin bütün inceliklerini, sırlarını uygulayarak terbiye eder, besler. Kır at, bir iğne deliği kadar bile ışık görmeyen ve “yel girmeyen” bir ahırda aylarca beslenir ve büyütülür. İşte bu özel terbiye süreçlerinden sonra kır atın çapı ve soyluluğu ortaya çıkar. Köroğlunu Köroğlu yapan efsane kırattır artık o. Sonrası malum...
At için soyluluktan, cinsten gelen çaplılık, celep literatüründe, diğer hayvanlar, özellikle sığırlar için de geçerlidir. Onlarda ölçü, yani çaplılık, beslenince kısa sürede et biriktirebilme, kilo yapabilme yeteneğidir. Bu nedenle, satın alınan öküzün omurgası, kemik yapısı ne kadar büyük ve genişse, beslenince ve işin uzmanının bildiği başka bir takım özellikler ne kadar mevcutsa, kısa sürede o kadar çok et toplayabilir ve para edebilir. Dolayısıyla karlılık da o kadar yüksektir.
Burada soyluluğu yüksek karakter, bilgelik ve yetenek, et biriktirmeyi de bilgi biriktirme ve onu kullanma kapasitesi olarak alırsak, çapın anlamı daha net olarak ortaya çıkmaktadır. Geometrik çapla ilişkisini de, küresel, silindirik, eliptik bir yapının -ki doğadaki cisimlerin çoğu buna yakındır- genişliği, derinliği, içerme gücü ve kapasitesi olarak gösterebiliriz. Dikkat edilirse, geometrik cisimlerde çap, açıkça görülmeyen, belli bir bilginin ve akıl yürütmenin sonucu ulaşılan soyut -yer yer somut-, öze ilişkin bir kavramdır.
Okuyucunun dikkatini çekmiştir belki; hemen şu haklı itiraz gelecektir: Atlarda örneği verilen çap ya da soyluluk, biyolojik-genetik, yani doğuştan gelen bir özelliktir. Oysa insanlar için tanımlanan çapı sadece genetiğe bağlayamayız. Tamamen doğru. Zaten karşılaştırmamızı da, görünüşte farkedilmeyen gizil, potansiyel bir gücü tanımlamak için yaptık. Hiç kuşkusuz insandaki çapı belirleyen etkenler içinde genetik özellikler de vardır. Ama esas belirleyici ögeler; birincisi, 6-7 yaşına kadarki gelişme çağında alınan ve kişinin temel karakterini belirleyen etkenlerdir. İkincisi ise, daha sonraki yaşam deneyiminin sayısız etkene bağlı, çatışmalı ve dönüşümlü diyalektik süreçleridir.
……………………………………
Aydınlık Gazetesi - 09.01.2019, Çarşamba
09.01.2019