13.06.2017 / Cengiz Çakır - Tarım Ürünleri Dış Alımı ve Planlama
Turgut Özal’ın ekonomi yönetimini üstlendiği yıllarda bazı tarımsal ürünlerin fiyatı yükselince “terbiyevi ithalat” denilerek dış alım yapılmıştı. Kullanılan deyimi yadırgamıştım. Yabancı sopasıyla üreticileri terbiye etmeye kalkmayı, pek de terbiyeli bir yaklaşım olarak görmemiştim.
Türkiye’nin kaynakları, halkımızın her türlü besin ve lif ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Kimsenin aç kalma korkusu ve kuşkusu olmasın. Bir bardak suda fırtına koparmaya gerek yoktur. Her şeyi, her zaman, hem de uygun fiyatla istemek… Bulamadığımız zaman, şımarık çocuklar gibi mızmızlanmak ne derece doğru? Duyanlar Türkiye’de kıtlık var sanacak.
Daha geçtiğimiz sonbaharda, domatesin para etmediğini, tarlada kaldığını ve bazen satılmadığı için döküldüğünü gördük. Şimdi domatesin kilogramı 10 liraya çıktı. Her iki durum da sağlıksızdır.
Domates dünyada en fazla yetiştirilen sebzedir. Türkiye, domates yetiştiriciliğinde dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir. Bizim bol miktarda dış satımını yaptığımız bir şeyi, geçici bir darlık nedeniyle hemen ithal etmeye kalkmak yersizdir.
İnsanlar vücutlarının ihtiyaç duyduğu besin maddelerini çok değişik kaynaklardan sağlayabilirler. Birbiri yerine geçebilen yüzlerce yiyecek vardır. Birisi yoksa veya pahalı ise, onun yerine bütçemize uygun bir başkasını kullanabiliriz. Rokfor peyniri pahalı diye üzülmeye gerek yok, çökelek de aynı işlevi görür. Barbunya veya kalkan balığı pahalı ise hamsi ya da istavrit de aynı derecede besleyicidir.
Her ülke temel besin maddeleri açısından kendine yeterli olmalıdır. Temel besin maddelerinin başında tahıllar gelir. Depolanması ve taşınması kolaydır. Dünya nüfusunun üçte birinden fazlası buğdayla, bir o kadarı pirinçle, geri kalanlar mısır ve patates gibi nişastalı ürünlerle beslenir. Taze meyve ve sebzelerin % 90’a yakını sudan ibarettir. Süt de aynı özelliktedir. Bu nedenle kolay bozulurlar ve taşıması güçtür.
Ne halkımızın ne de yöneticilerimizin paniklemesine gerek yoktur. Bir malın fiyatı yükselince zaman içinde üretimi artar. Biz gereksiz müdahaleler yapmazsak piyasa kendiliğinden dengeye gelir.
Üretilen gıda maddelerinin en az % 25’i sofralarımıza gelmeden heba olmaktadır. Bunları koruyalım. Pazarlama kanalları uzundur ve etkin çalışmamaktadır. Aracılar, üreticilerden fazla kazanmaktadır. Kooperatifler yoluyla pazarlama yapmaya önem verelim. Üretim yerleri ile satış yerleri arasındaki mesafeleri azaltırsak, taşıma giderlerini düşürebiliriz. Üretim ve taşımada kullanılan akaryakıt üzerindeki vergileri kaldıralım. O zaman gıda maddeleri büyük ölçüde ucuzlayacaktır.
İhtiyaçlarımızı karşılayacak ve dış satımını yapabileceğimiz ürün miktarlarını tahmin edelim. Stratejik ürünlerle ilgili planlama yaparak, bunlardan hangilerini nerelerde yetiştireceğimize karar verelim. Tahıllar, baklagiller, yağ bitkileri, şeker pancarı, pamuk, tütün, haşhaş gibi tarla bitkilerini; zeytin, turunçgiller, çekirdeksiz üzüm, incir, fındık, kayısı gibi meyveleri; kırmızı ve beyaz et, süt ve süt ürünleri, yumurta ve su ürünlerini plan kapsamına alalım.
Elimizdeki doğal ve beşeri kaynakları kullanarak, ihtiyaçlarımızı karşılayacak ürünleri nerede ve nasıl üreteceğimizi belirleyelim. Böylelikle iç ve dış talebi karşılayacak şekilde üretim yapılacağından fiyatlar daha kararlı seyreder. Planlama işinin gereği gibi başarılabilmesi için, “Devlet Planlama Teşkilatı”nın yeniden kurulması gerekmektedir.
Aydınlık Gazetesi Ege İlavesi - 13.06.2017, Salı
13.06.2017