22.01.2014 / Yusuf Yavuz - Antik Kent Phaselis'te Kültür Mirası Yokmuş!
Yetkililer “Orada kültür mirası falan yok” deyince yurttaşlar otel projesinin yürüdüğü alana gitti. Yok edilecek ormanı, antik kent kalıntılarını kendi gözleriyle gördü ve belgeledi.
Antalya’nın dünyaca ünlü antik kentlerinden biri olan “Phaselis”, günlerdir burada inşa edilmesi planlanan 5 yıldızlı bir otel projesiyle gündemde. Başbakan Erdoğan’a yakınlığıyla tanınan “Rixos” oteller zincirinin sahibi Fettah Tamince tarafından yapımı planlanan otel projesinin yürütüleceği alanın “Milli Park” sınırlarında yer alması tepkilere neden olmuştu. Ancak projeye yönelik tepkilerin büyüğü, 280 oda kapasiteli olması planlanan otel için tahsis edilen arazinin bir bölümünün 1. derece arkeolojik “Sit Alanı” içerisinde kalıyor oluşu.
İlgili firmanın inşaata başlayabilmek için “ÇED” başvurusu yaptığı “Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü”nün görüş sorduğu kurumlardan biri olan “Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu”, “Sit Alanı” dışında kalan alanda kurul uzmanlarınca yapılan yüzey araştırmasında herhangi bir kültür varlığına rastlanmadığını öne sürerek, “arkeolojik sit alanına müdahale edilmemesi koşuluyla projenin uygulanmasında bir sakınca olmadığı” görüşünü belirtti.
İzleri Gördük, Yok Deseniz de Oradalar
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz kimi uzmanlar ise alanda yüzey araştırması yaparak “burada kültür varlığı yok” demenin bilimsel bir geçerliliği olmadığını, sismik ve jeomorfolojik araştırmalar yapılması gerektiğini dile getirdiler...
Kamuoyunda tepkilere neden olan otel girişimiyle ilgili kaygılar sürerken Kemer’de ve bölgede yaşayan yurttaşlar önceki gün alana giderek incelemede bulundular. Grupta yer alan yazar Şafak Okdemir, ormanlık alanın içinde bulunan kültür varlıklarını fotoğraflayarak kayıt altına aldı. “İzleri gördük, yok deseniz de oradalar” diyen Okdemir, “Phaselis”te ormanın derinliklerinde yatan binlerce yıllık tarihe dokundu. Döner dönmez de izlenimlerini yazdı.
Şafak Okdemir, izlenimlerini “Proje alanında, dağınık ve yaygın olarak bulunan kesilmiş taş ve kaya blokları, duvar kalıntıları, kuyu ağzı olduğu çok belirgin düzgün taş örgüleri, basamak yıkıntıları gördük. Otel projesine ayrılan alan o kadar büyük ki, her yerini gördüğümüzü iddia etmek çok zor. Ama görünen o ki, ne kadar çok alanı gezersek, o kadar çok ‘el izi’ne rastlayacağız” diye yazdı. Okdemir’in anlatımları şöyle devam etti:
Ulu Çamların Gölgelediği Derin Ormanlar
“Phaselis antik kenti, ilk gördüğüm günden beri, en güzellerim listesinin ön sıralarında geldi hep. Bulunduğu yer, üç doğal limanı, billur denizi, sonsuz gibi duran yumuşacık kumulları, deresi, sazlığının içinde ördekler yüzen gölcüğü, çevresini saran el değmemiş bitki örtüsü ve ulu çam ağaçlarının gölgelediği derin ormanlarıyla eşsizdi. Antik kent ise, henüz tam olarak ortaya çıkarılmamış haliyle bile insanı zaman tünelinde büyülü bir yolculuğa çıkarıyordu. Çok uzun yıllar önce, gencecik bir üniversite öğrencisiyken, en sevgili arkadaşlarımla birlikte yaptığım ilk gezide, en kuytu köşelerini keşfetmenin heyecanıyla, hemen her adımda yoluma çıkan testi ya da çanak çömlek kırıklarından bazı küçük parçaları cebime attığımı da itiraf ediyorum! O gün bu gün hep yaşadığım mekanların baş köşelerinde yer aldılar. Zaman zaman onlara dokunmak hep iyi hissettirdi. Sonsuzluğa dokunmak sanki... Çok hak edilmiş ve pek değerli bir mirası saklamak gibi...”
El İzlerine Dokunarak Yolunu Bulmak
“İnsanlar çok eski zamanlardan beri, dünyanın her yerinde şehir kurarken, bir öncekilerin izinden gittiler. Çünkü aslında bir yerde şehir kurulmasının, göze görünen ya da bazen herkesin anlamayacağı ama mutlaka çok önemli sebepleri vardı. Sanırım bu yüzdendir, şehirlerin, mezarlıkların, tapınakların hep katmanlar halinde farklı zamanlara ait olması. İnsanlar hep, birbirlerinin “el izleri”ni bulmuş, anlamış ve kendi zamanında o izlerden giderek kendi izini bırakmış. Belki de böylece sonsuzluğun bir parçası olmuştur. Sonsuza dek var olmasını, ayakta kalmasını ve o sonsuz denize, kayalara, tepelere ve ormana söyleyeceklerini binlerce el izi taşıyan taş duvarlarıyla anlatabilmesini dilediğimiz kıymetli bir yer “Phaselis”. Geceleri kalmak, kamp yapmak, ateş yakmak, avlanmak ve hatta araba park etmenin yasak olduğu “Phaselis Ören Yeri” sınırları içinde, bu güne dek, kuralları bozan olmak istemediğimiz için, hiç bekleme yapmadan doğruca asfalt yolu izler ve park yerine arabayı bırakır, yalnızca antik kalıntılar arasında dolaşır ve denize girerdik. Bu şekilde davranmanın, bu eşsiz yerin korunmasına kendi çapımızda katkı sağladığına inanırdık.”
Otel Yapılacak Yerdeki El İzleri
“Ama, her tür insan aktivitesine kapalı olan bu yerde devasa bir alana yayılacak çok yıldızlı bir otel projesine hem de ‘ÇED Gerekli Değildir’ koşuluyla izin verildiğini öğrenince iş değişti! Hem de en yetkili makam sahiplerinden otel yapılacak yerde ‘SİT’ alanı kurallarına aykırı bir durum olmadığının söylendiğini duyunca, kaygımız katmerlendi. Yirmi yıldır yaşadığımız bölgede, titizlikle yasaklanmış olduğuna inandığımız için hiç girmediğimiz ormana gitmeye ve ‘el izleri’ne bakmaya karar verdik.”
Ya İşaretlenmeyen Ağaçlar?
“Bir orman ya da ağaçlık alanda ağaç gövdelerine numaralar konmuşsa, bu ne yazık ki o alanın korunması amacıyla olmamaktadır. Bu, yalnızca orada bir inşaat projesi için izin verilmiş olduğunun göstergesidir. İşaretli olmayan sayısı belirsiz ağacın ve orman dokusunun yok edilmesinin yakın olduğunun belirtisidir. Uzun yıllar önce, numaralı ağaçları hayatımda ilk kez gördüğüm ‘Çıralı Kumsalı’nda da fıstık çamlarını numaralayan, yine bir ‘SİT’ alanına, bu kez golf sahası yapma rüyası gören bir başka talihsiz yatırımcıydı. Akıbeti malum...”
“SİT Alanı” Dışındaysa Bu Kaya Blokları Neyin Nesi
“Hem tarihi ve hem de doğal güzelliği dünya kamuoyuna mal olmuş ‘Phaselis’de, binlerce ağacın kaderi, bu küçük metalleri ağaçlara çakma hakkı verilenlerin ellerinde demek ki! Peki bu proje alanının büyük bir yüzdesi söylendiği gibi, arkeolojik ‘SİT’ sınırları dışındaysa, proje alanı içindeki işaretli ağaçların hemen dibindeki düzgün kesilmiş kaya blokları ne anlama gelebilir? Bu taşlardaki binlerce yıllık ‘el izleri’ni görmek için uzman olmaya gerek yok. Bütün hayatını bizler gibi ‘antik kentlere komşu’ olarak geçirmemiş insanlar da kolayca, bizim gördüğümüzü görebilirler.”
“Phaselis”e Gidenlerin Görevi: Belgelemek
“Eğer, yetkililerce ‘ne pahasına olursa olsun’ seviyesinde bir kararlılıkla bu yıkıma göz yumulacaksa, bizim bugün gördüğümüz ‘el izleri’ni, kimseler görmeden, gün ışığına çıkamadan yok etmelerinden de korkmalı mıyız? Belki de, bizim gördüğümüzü gören insanların sayısı artmalı. ‘Phaselis’i seven herkes, otele verilen alanı ziyaret edip, şahane ormanında gizlenmiş tarihi izleri belgelemeli ve olabilecek bir yıkıma karşı, yetkililerin kararlarını yeniden gözden geçirmelerinin önemini bizzat görmeli. Böylesi, dünyada örneği olmayan bir büyük hatadan geç olmadan dönülmesi için hep birlikte sesini duyurmalı.”
Kirli Hesapların Peşinden...
“Gündelik ve kirli hesaplarla, insanlık mirası tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerin yok edilmesi girişimlerine karşı durmaya çalışırken; tanrıların dağı ‘Olympos’un eteklerindeki ölümsüz ‘Phaselis’in baş tanrıçası ‘Athena’, bizlere bilgeliğiyle yol göstersin. Dilerim, bizlerin barışçıl savaşımımızda, geleceğe temiz el izleri bırakabilmemiz için bilgeliğiyle yolumuzu aydınlatsın...”
Orman Kıyımı Başladı Başlayacak
“Yetkili makamların kendilerine tanıdığı bütün kolaylıklara ve olanaklara rağmen henüz ‘yatırımcı’ ve iş makinalarının bir yıkım izi oluşmamıştı! Bıraktıkları yegane iz, 001 diye başlayıp bin küsurlara devam eden numaraları üzerlerinde taşıyan küçük metal plakaların çam ağaçlarına çivilenmiş olmasıydı. Ki bu ağaçlar proje haritasında da yer alıyor. Ancak, otel planında tamamen ağaçsız gösterilen bölgelerin, numaralı ya da değil ulu çam ağaçlarıyla dolu olduğunu da gördük. Anlaması zor değil: Demek ki bir orman kıyımı olacak. Tabii bu yıkıcı proje hayata geçirilebilirse...”
Aydınlık Gazetesi - 22.01.2014, Çarşamba
22.01.2014