27.09.2018 / Kanat Atkaya - İyilik Yap Denize At, Kafana Düşer Be Ahbap!
Yanılmıyorsam işitme cihazı çalınan bir çocuğa yardım için yeleğini satacağını ve yeleği satın alan kişiye evinde özel konser verip gitarını da hediye edeceğini duyurduğunda demiştim “Bu kadar iyiliği yanına bırakmazlar Haluk Levent’in” diye...
Tanımam mı memleketimi? Üstüne yürüyen yürüyene...
Ne Sorosçuluğu, ne CIA ajanlığı, ne FETÖ’cülüğü, ne “İkinci Gezi için zemin oluşturan örgütün liderliği” kaldı işte...
Suçu ne peki Haluk Levent’in?
Kötülüğün ölümcül bir hastalık gibi toplumu sardığı ve normalleştiği, vicdanların askıya alındığı, karşılık beklemeden iyilik yapana “Ah canım, saf bu biraz galiba” gözüyle bakıldığı bir devirde ihtiyaç sahipleriyle iyiliğe aracı olmak isteyenler arasında bağlantı kurmak.
Haluk Levent “AHBAP” (Anadolu Halk ve Barış Platformu) adıyla bir oluşum başlattı geçen yıl bir grup arkadaşıyla...
Evi yanan ailelere de el uzattı dernek, protez için parası yetişmeyen engelli vatandaşa da...
“NASA”dan projeleriyle ödüle hak kazanan öğrencileri İngiltere’ye dil kursuna da yolladılar, parası olmayana düğün dernek de düzenlediler...
Çöp de topladılar, dana da kurtardılar...
“Dana kurtardılar” derken, geçen “Kurban Bayramı”nda Rize’den Trabzon’a yüzen “Dana Ferdinand”ı satın almalarından ve “Kurtarılmış Hayvanlar Çiftliği”nde huzur içinde yaşamasına önayak olmalarından bahsediyorum.
Bütün bunları tek başına yapmadı; yapmasına imkan da yoktu elbette.
Bir gönüllüler ordusu oluştu zaman içinde. Edirne’den Batman’a örgütlendiler ve sayıları da 100 bini aştı…
Haluk Levent “AHBAP” ile siyasetin adının bir arada anılmayacağına söz vermişti; bu sözünü de tuttu.
Farklı siyasi partilerden, farklı dünya görüşlerinden, kendi ifadesiyle “Aramızda imam da var, sosyalist de” şeklinde özetlenebilecek bir yapı oluştu.
Bir iyilik yapılacağı zaman “Bunu devlet niye yapmıyor?” sorusuna yol açacak şekilde “anarşik anarşik” davranmadılar. Farklı illerin farklı partilerinden belediye başkanları, bakanlık yetkilileri, emniyet mensupları vb de aracı, yardımcı oldu bazı operasyonlarda.
Ama hepimiz bu memleketin havasını soluyoruz, suyunu içiyoruz ve biliyoruz ki hiçbir iyilik cezasız kalmaz...
“Kendi reklamını yapıyor” diyorlardı; vallahi yapsın, böyle yapsa keşke herkes reklamını...
“Samimiyetsiz” diyorlardı; samimiyetsizlik buysa samimi olanlar bir adım öne çıksa da görsek...
Şimdi iyice bel altı vurmaya başladılar; sistematik şekilde üstüne gidiliyor, muhalif bir örgütlenmenin sinsi lideri olduğu ileri sürülüyor.
Hey yavrum hey!..
Neyse, dün baktım, “Twitter”da kendisini “Sponsorluğunu Soros’un yaptığı Amerikan destekli, CIA finansörlü, 2’nci Gezi öncüsü, asıl adı Fraham Fuller olup adını değiştiren ‘AHBAP’ Genel Başkanı” olarak tanıtmaya başlamış; işin saçmalığıyla dalgasını geçiyor haklı olarak.
Bu arada derneğin incelenmesi için açık çağrıda da bulunmuş, “AHBAP”ı bizzat ihbar etmiş ama savcılara “Bizi hedef gösterip tehdit edenleri de unutmayın” diye not düşmüş.
Madem konu (veya av sezonu) açıldı, benim de bir “AHBAP” eleştirim olacak.
Bu yazıdan önce web sayfalarına girdim, yönetim kurulu üyelerine baktım...
Hepsi erkek maşallah, bir kadın bile yok! Bence hiç yakışmamış…
Hürriyet Gazetesi - 27.09.2018, Perşembe
27.09.2018