13.07.2017 / Cüneyt Akalın - Yayla Şenliğinde Keçiler Kırkılıyor
Keçiler, kırkmalar, şenlik… Hepsi hem olağanüstü güzel hem de derin Türkiye’nin yaşam alanı. Yaylada bayrak, Atatürk vb. konusunda tereddüt yok. Derin Türkiye yalılarda olduğu kadar yaylalarda da yaşıyor, gücüne güç, güzelliğine güzellik katıyor.
İzmir’den çizme gibi Akdeniz’e uzanan Karaburun değişik bir yer; yalı mı, yayla mı? Hem yalı hem yayla desek, olur mu acaba?
Urla’dan sonra denize doğru uzanan kuzeyi Foça’ya güneyi Çeşme’ye bakan yarımadanın kıyıları, koyları cennetten köşeler… Deniz pırıl pırıl. Çoğu kez denizden karaya doğru esen rüzgar yazın sıcağında bile insanı üşütüyor.
Karşıda, başta Midilli, Ege Adaları, neredeyse kol boyu uzaklıkta.
Karaburun’un güzel kıyıları anlatmakla tükenmez. Daha da şaşırtıcı olanı, yaylaları… Makilerle çevrili, taşlık kayalık topraklar…
Karaburun hem yalı hem yayla…
“7. Karaburun Kırkma Şenliği”, belediyenin afişine bakılırsa, “Said Köyü”nde. Aslında şenliğin kıyıya yakın “Said”den daha yukarda olduğunu giderken anlıyoruz. Prof. Mustafa Kaymakçı ile birlikte virajlı bir yoldan tırmandıkça tırmanıyoruz.
Karaburun ilçemizin sırtını dayadığı yamacın üzerindeki yaylaya geliyoruz. “İzmir Körfezi”ne tepeden bakmak, değişik bir duygu. Uzayıp giden masmavi deniz, adalar, koylar vb… Denizden 800 m. yükseklikteyiz. Yalıda insanlar yakıcı güneşin altında kavrulurken, tertemiz serin yayla havası insanı kendine getiriyor.
Keçilerin kırkılmasına tanıklık etmeye geldik. İzmir/Karaburun belediyelerince ilan edilen şenlik programı şöyle:
* Keçiler arası güzellik yarışması,
* Çobanlar arası halat çekme yarışması,
* Peynir yarışması.
Yaylanın tam ortasında, dallarının altına birkaç bin kişinin sığdığı söylenen dev çınar ağacının çevresindeki sandalyeler izleyicilere ayrılmış. Biz, jüri üyesi Mustafa Hoca’nın forsundan yararlanarak kıl çadıra buyur ediliyoruz.
Karşıda, iki yanında bayrak asılı küçük sahne, kürsünün altında saman balyaları, başarılı üreticilere verilecekmiş.
Uzaklardan çan sesleri geliyor. Keçi sürüleri yamaçlardan yaylaya doğru akıyor. Görkemli bir görüntü, benden söylemesi… Belgeselciler ne güne durur!
Kırkılmaya mı geliyorlar yoksa ilahi bir güzelliğin canlı parçaları olarak genel görünümü tamamlamaya mı?
Keçiler, kırkmalar, şenlik vb. hepsi hem olağanüstü güzel hem de derin Türkiye’nin yaşam alanı. Yaylada bayrak, Atatürk vb. konusunda tereddüt yok. Hep birlikte söylenen İstiklal Marşı ile başlıyor şölen. Kadın erkek çoluk çocuk çobanlar-konuklar… Bazı keçiler zaman zaman eşlik ediyorlar. Kim garipseyebilir, Bayrak da Ata da bizim kadar da onların, değil mi?
Koyun ve Keçilerin Duayeni
Bir köşede kırkılıyor keçiler. Biri tutuyor öteki kırkıyor.
“Kaçarlar mı?” diye soruyorum çobana. “Yok” diyor, “Hayvan rahatlıyor yazın sıcağında.” Şenlikte kürsüden “Koyunların keçilerin duayeni” diye takdim edilen Mustafa Hoca anlatıyor. “Esas değerli olan kıllar ince kıllardır. Keşmir diye bilinen giyecek o tüylerden yapılır.”
Sıra geliyor yarışa. Tekeler, keçiler ve oğlaklar jürinin önünden geçiyor. Mustafa Hoca not alırken bir yandan da kitleyi aydınlatıyor:
“Tekelere, keçilere bir de arkadan bakacağız. Burada ayıp yok. Tekenin yumurtalık büyüklüğü, keçinin meme boyu önemlidir.”
Seyirciler beğenilerine göre alkışlıyor yarışmacıları. Keçi yarışmasında Mustafa Hoca bir gösteri yaptırmak istiyor. “Sık bakalım memesini, sütü bol mu?” Küçük çoban elini memeye değdirir değdirmez süt toprağa fışkırıyor.
“Tamam tamam, anlaşıldı.”
Yarışmacı keçilerden, tekelerden seçilenler “İzmir Büyükşehir Belediyesi” tarafından ödüllendiriliyor, bize de bir kez daha alkışlamak düşüyor.
Çobanlar harmandalı yapmaya davet ediliyor. Onu zeybek izliyor. Egeli yalıda / yaylada “kargadan başka kuş zeybekten başka oyun” tanımıyor. Yayladaki şenlik bir panayır havasında. Keçiler esas unsur, onların etrafında bir pazar oluşmuş. Kimi süt tankı satmaya çalışıyor, kimi hayvan çanı koleksiyonunu sergiliyor. Keçiler bir köşede uzaktan şenliği izliyor.
Derin Türkiye yalılarda olduğu kadar yaylalarda da yaşıyor, gücüne güç, güzelliğine güzellik katıyor. Sözün kısası, “Kırkma Şenliği” kılıyla, tüyüyle bütün güzellikleriyle bizi keçiye götürüyor. Keçi acaba bu Anadolu toprağının gözbebeği mi?
Üzerinde düşünmeye değer.
Yaylanın Kralı Keçi
Şenlikten ayrılırken Mustafa Hoca keçi güzellemesini sürdürüyor. “Geçmişte keçiye hatalı baktık. Orman düşmanı ilan ettik. Oysa eğri oturalım doğru konuşalım. Keçi bu yaylanın kralı deyim yerindeyse. Ormanla arasında bir denge de kurulmuş zaman içinde.” Gelirken geçtiğimiz vadileri anımsatıyor. Gerçekten de oralarda inek-manda vb. hatta koyun yetiştirmek mümkün olmaz. Varsa yoksa keçi…
Mustafa Hoca keçi varlığını artırmak için programlar geliştirdiklerini müjdeliyor.
Aydınlık Gazetesi - 13.07.2017, Perşembe
13.07.2017