19.04.2020 / Gürkan Akgüneş - Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor
“Evde kal” sloganına uyanlar çoğalınca ve hafta sonu sokağa çıkmayınca onları daha iyi duyar olduk; hatta bazıları yeniden doğada görülmeye başladı, kanat çırpışlarının sesini bile duyduk ve “Oh! Şehirde kuşlar varmış” dedik sevinçle.
Meğer İstanbul’da ne çok kuş varmış. Hafta sonu sokağa çıkma yasağı olmasa bu derece farkına varamayacaktık. Evde sıkılıp, başımızı pencereden her uzattığımızda, minik canlıların muazzam müziği çalındı kulağımıza. Araba ve korna sesleri olmayınca, ilk kez bu kadar net duyduk onları. Şehirde de doğal bir yaşamın süregittiğine tanıklık ettik. Daha da edeceğiz gibi.
Peki, neydi duyduğumuz? Pencere kenarında kitap okurken kulağımıza çalınan o sesler kime aitti? Ekolog ve kuş gözlemcisi Kerem Ali Boyla’ya göre kimimiz büyük baştankarayı duyduk, kimimiz karabaşlı ötleğeni. Zaten kumru ve serçeye aşinaydık. Şimdi bülbül ve saksağanlar da katıldı o koroya. Hatta Şişli ve Beşiktaş’ta ağaçkakan duyanlar bile olmuş Boyla’nın anlattığına göre, “Etiler’den ağaçkakan ses kaydı geldi kuş gözlemcileri grubuna. Sessizlik sayesinde biz düşük frekanslı öten kuşları bile duyabildik. Belki bu ortam onları da rahatlattı. Çünkü şehirde birbirleriyle iletişim kurmak için yüksek sesle bağırmak zorundaydılar. Şimdi hafta sonları o kadar bağırmalarına gerek kalmıyor.”
Kuşların Dönüşü
Pandemi sürecinin etkilerinden biri de bu. Salgın, yaban hayatını şehirlere daha yakın kıldı. İnsanlar sokaklardan çekilince başkentlerde sincapları, geyikleri, keçileri görür olduk. İstanbul henüz bu düzeyde değil tabii. Ama mesela ak pelikan görülmüş Üsküdar’da. Yıllar sonra ilk kez Boğaz’da rastlanmış kendisine. Ak pelikanın ziyaretini deniz trafiğinin azalmasına bağlıyor Boyla. Normalde Tuna boyuna doğru gitmek için İstanbul’dan transit geçermiş. Karantinanın devam etmesi halinde başka türlerin de şehre uğrayabileceğini anlatıyor: “İnsanların çekildiği alanlarda belki ispinozlar yuvalamaya başlar. Ya da karatavuk! Mesela Berlin’de her yer karatavuk dolu. Ama İstanbul’da yuvalayacak alan bulamıyorlardı. Şimdi tam da göç zamanı. Bahar göçü başladı. Ak karınlı ebabil gibi dokuz ay havada kalıp, gece havada uyuyan türler İstanbul’un her yerinde yuva yapabilir bu dönemde. İstanbul kuş göçü açısından dünyanın en şanslı 10 kentinden biri. 500 bin leylek göçü yaşanıyor İstanbul semalarında. Şişli’de sokakta taburede otururken üzerimden kızıl akbabanın geçişine şahit oldum. O derece zengin bir popülasyon var. Karantina nedeniyle artık göçleri de daha huzurlu olacak. Sonuçta kirlilik, ses ve tehlike daha az. Belki şehre daha çok temas ederler. İlginç bir deney olacak bu günler.”
Kaybeden Yine Kuşlar
Tabii biz de bu deneyin bir parçasıyız. Bazılarımız aç kalmasınlar diye kıyıya köşeye ekmek de koyuyor. Bunun ne kadar doğru olduğu ise tartışmalı. Mesela Boyla, özellikle serçe ve baştankaraların yavrularını böcekle beslemeleri gerekirken, ekmeği tercih etmelerinin yavruların hayatına mal olduğunu anlatıyor: “Sonuçta şehrin bir ritmi var. Eskiden bir noktada lokanta açılıyordu ve orada yemek atığı birikiyordu. Şehirdeki kuşların onu gözlemlemeleri, ona yönelik bir zeka geliştirmeleri gerekiyordu. Yeni durum için doğada çözüm bulabilirler. Mesela İstanbul martılarının yüzde 80’i çöplüğe uçup geliyor.”
Anlaşılan kuşlar da şehre ayak uydurmuş. Hatta şehrin etkisiyle değişime bile uğramışlar. Yabani türler insana bağımlı olmaya başlayıp evcilleşmiş. Bu da zamanla ırk farklılaşmasına yol açmış. Ancak uzmanlara göre son kertede kaybeden yine kuşlar oluyor. Yerleşim yoğunluğu arttıkça birçok türün popülasyonu kayboluyor. Sadece her yıl tahminen 980 milyon kuş binalara çarparak ölüyor. 340 milyonu da karayollarında. En azından hafta sonları daha az yaşanacak ölümler. Biz de balkon ve pencerelerden bakıp sesleneceğiz onlara, Cemal Süreya’nın dizeleriyle: “Hayat kısa kuşlar uçuyor.”
Milliyet Gazetesi - 19.04.2020, Pazar
19.04.2020