14.01.2021 / Kanat Atkaya - Kıyamet Demeyelim de Felaket Diyelim
Video konferans aracılığıyla partisinin 4 ildeki kongrelerine seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda Sivas’takilere sordu: “Sivas’ta kar var mı?”
Cevap geldi: “Yok…”
Ardından Yozgat’a sordu: “Yozgat, kar var mı?”
Cevap yine “Yok” şeklinde geldi...
Ocak ayında Sivas’ta, Yozgat’ta kar olmaması kıyamet değilse bile felaket habercisidir.
Erzurum’da, bakın Erzurum diyorum, köylülerin Ocak ayında kar duasına çıktığını okudum, daha ne olsun?
Durum malum, müthiş bir kuraklık yaşanıyor.
Antalya “Çayboğazı”ndan “İznik Gölü”ne, güzelliğinin kurbanı olan “Salda”dan “nazar boncuğu” “Meke Gölü”ne, Edirne’den Ardahan’a sular göller, nehirler kurudu...
“Kartalkaya” yapay karla sezon açtı, “Uludağ” düne kadar kara hasret vaziyette bekliyordu...
Trabzon’da endemik bitkiler, meyve ağaçları çiçeklenirken, karayemişler de meyve verdi.
Bu erken uyanışın bereket çığlığı olmadığı kesin, Ocak ayındayız tekrar hatırlatayım...
Zaten büyük şehirlerde “Barajlar boşalıyor” korkusu filizlenirken, tarım arazilerinde de türlü türlü dramlar yaşanıyor, sıkıntılar beliriyor.
İstanbul’a son birkaç gün içinde epeyce yağmur yağdı fakat bu kadar yağışın karşılığının iyimser bir tahminle 15 günlük olacağını belirtiyor uzmanlar...
Çılgınca büyüyen ve daha da büyümesi planlanan İstanbul’un bu nüfusa ve bu iklimsel problemlere beraber çözüm üretmesi giderek zorlaşıyor.
Sorun sadece İstanbul’un ve hatta Türkiye’nin sorunu değil...
Sibirya’da buzlar bir yana, donmuş toprak eriyor, Zimbabwe’deki meşhuuur “Victoria Şelalesi” kurumuş; artık “çağıldamıyor”...
Araştırmalar 2100’e kadar her 12 kişiden birinin su kıtlığı yaşayacağını, bu oranın 20 yıl önce 33 kişide 1 olduğunu söylüyor.
2100’e kadar suyunun 3’te 2’sini kaybetmesi öngörülüyor dünyanın. Artan nüfus, azalan su, kıtlık, salgın hastalıklar derken arkası herhalde cennetlik olmaz, savaşlar da peşi sıra gelir değil mi?..
Kuruyan nehirde can çekişen balığı toplayıp yiyen veya satan, canı kalmamış Trakya nehirlerine “Gerekirse cezamızı öderiz, ne ki?” diyerek zehir basan kafaya nasıl bir bilinç yüklemesi yapılır bilemiyorum...
Bugün “Yağmaya başladı nihayet, kurtulduk, koşun musluklara” demenin de bir tür ekolojik cinayet olduğunu bilmek, çevreyle ilgili, doğal kaynakları korumakla ilgili daha akılcı ve geniş perspektifli çözümler üretmek bir görev değil, mecburiyet.
Karadeniz’de balık sürülerinin göç yönlerini değiştirdiklerini söylüyordu haberler dün sabah. Kıyamet değilse de felaket habercisi değil midir?
Gelecek kuşakların bizi ne kadar ayıplayacaklarını, nasıl kafasız ve bilinçsiz tipler olarak anacaklarını düşündükçe ter basıyor…
…………………………
Hürriyet Gazetesi - 14.01.2021, Perşembe
14.01.2021