02.06.2012 / İclal Aydın - Dişi Olmanın Sırları
Yelda Cumalıoğlu “Destek Yayınevi”nin sahibi çok sevgili bir arkadaşımdır. Elif, Yelda, ben güzel bir öğle yemeği yiyorduk... Yelda ilham verici insanlardandır. Enerjisi daima yüksektir, gözlerinin içi güler. Bir fikrin heyecanını derhal somut bir mutluluğa dönüştürme becerisine sahip kadınlardandır...
Konular ardı ardına akıyordu...
Hayatın iniş çıkışlarından, kayıp kazançlardan, iş dünyasından, aşktan, kürtajdan... Yasaklardan, grevlerden, gerginlikten...
Başbakan gerildikçe, gerilen halktan... Koptukça kopan ilişkilerden...
Yalnızlıktan... Kapanışlardan... Venüs Retro’dan...
“İclal, seni Seda ile tanıştıracağım hemen” dedi...
Bir hafta sonra, güneşli ve bu kez mutlu uyandığım bir günde buluştuk. Yelda, ben ve “Aslında Giden Erkek Yoktur” kitabının yazarı Seda Diker.
Yeni açılan güzel bir mekanda üç kadın baş başa verdik, sanki bin yıldır tanışıyormuşcasına daldık konulara hemen...
Bu arada... Ben, şimdi kadınlık, mekan, falan filan bir şeyler yazıyorum, yazacağım ama... Sohbetlerinden, özenli ev davetlerinin konuğu olmaktan, ikramlarından hep haz aldığım, gazeteciliğine saygım tartışılmaz, sevgili arkadaşım Aslı Aydıntaşbaş’ın bir yazısına takıldı kafam şu dakikada. Siyasi içerikli makalesinde fevkalade haklı bulduğum eleştirilerini ve sıkıntılarını sıralarken “Bilsem nasıl yapıldığını, şarkı-türkü, kuş, böcek yazacağım. Aklım erse, sadece spor konuşacağım. Lokanta, şarap, seyahatle falan ilgileneceğim. Vurup bütün gün klimalı AVM’leri, yeni mekanları, en son trendleri, en ünlü ünlüleri kovalayacağım. Yok ama yok olmuyor, Tanrı beni böyle yaratmış, ailem okutmuş, hayat gazeteci yapmış” diyordu (http://www.milliyet.com.tr/index/spor/default.htm).
Eminim şarkı türkü yazıp, lokanta, şarap ve seyahatle ilgilenenler de bugünlerde Aslı kadar sıkıntılıdır. Onları da anne babaları güçlerince okutmuş, adam olsunlar diye uğraşmıştır... Kimsenin kimseden bir farkı yok aslında ama Aslı Aydıntaşbaş bile sıkıntıyı hissetme derecesinin altını çizmek gereği hissettiğine göre bu işte bir böcek olmalı...
Açıkçası dayılanmak ve kibrin her türü beni daima huzursuz eder. Kibir, kafamı nereye çevirsem sanki aynı dilin insanını tarif eder bana...
Fazıl Say da kendisini Başbakan gibi savunduğu düşüncenin merkezine koyduğu için mesela, üslubu pek de bir farklı gelmiyor... Ah, bir farkı var yalnız! Başbakan hiç Fazıl Say kadar açık açık küfür etti mi ana muhalefet liderine anımsamıyorum.
Neyse... Ne diyordum ben?
“Dişi olmanın unutulan sırları.”
…………………………………………
Gazete Vatan - 02.06.2012, Cumartesi
02.06.2012