02.02.2019 / Ebru Oğuzhane - Hortumun Sorumlusu Doğayı Hortumlayanlar
Kıyı kesimlerde geçen hafta meydana gelen hortum can ve mal kaybına neden oldu. Hortumun sorumlusu sahilleri, kıyıları, suları, ormanları, tarımı, toprağı, tohumu hortumlayanlardır…
Haftalardır kıyı kesimlerde yağış, dolu, kar, şiddetli fırtına, deprem ve hortumlar meydana geldi. Can kayıpları, yaralananlar ve yıkılan, hasar gören yüzlerce ev... Maddi ve manevi olarak onarılması zor yaralar. Tehlike henüz geçmiş değil, uzmanlar yağışların ve fırtınanın devam edeceğini söylüyor.
Doğayı suçluyoruz, doğaya karşı koyacak çözümler arıyoruz ama nedense asıl sebepleri, insanın verdiği zararları görmezden geliyoruz. Özellikle Ege ve Akdeniz kıyıları betona teslim olmuş durumda. Binlerce endemik bitki, onlarca çeşit ağaç yok edilip, yerine oteller, siteler, tatil köyleri yapılmış ve yapılmakta.
Toprağı Satan Duyarsızlar
Doldurulan deniz nereye taşacağını bilemez durumda. Can ve mal kayıpları yaşıyoruz ama hiç ders çıkarmıyoruz. Her felakette olduğu gibi yine ateş düştüğü yeri yakıyor. Hiç tahmin edemeyeceğimiz yerlerde, orman içlerinde yükselen inşaatlar, imar affını kovalayan fırsatçılar, onun adamı, bunun adamı diye kayrılan müteahhitler, rantçılar, parayla herşeyi alabileceğini düşünen gözü doymazlar ve toprağına sahip çıkmak yerine yok pahasına satan duyarsızlar.
Doğayı korumak için, doğduğu köyü, ektiği tarlayı, diktiği ağacı canı pahasına korumaya çalışan gerçek vatanseverler de var bu ülkede. Onlar da olmasa, seslerini duyuracak cesur yürekler olmasa, duyarlı muhtarlar, duyarlı yerel yönetimler, duyarlı odalar, dernekler olmasa biz daha çok fırtınalar, hortumlar yaşarız. Hortumun sorumlusu doğayı hortumlayan, sahilleri, kıyıları, suları, ormanları, tarımı, toprağı, tohumu hortumlayanlardır.
Taş Ocağına Tepki
Geçen yıllarda Fethiye’nin “Yeşil Üzümlü Beldesi”, “İncirköy” ve “Koruköy” Mahalleleri arasında kalan “Üzümlü Çok Amaçlı Lisesi ve Kız Öğrenci Yurdu”na yakın “Aladağ Mevkii”nde bir taş ocağı yapımına izin verilmişti. Bölge muhtarlarıyla, “Muğla Arıcılar Birliği” ve duyarlı vatandaşların girişimiyle konu mahkemeye taşınmış, taş ocağının iptali sağlanmış ve bir üst mahkemece de onaylanmıştı. Bu olayın hemen ardından “Kırçıllı Mevkii”nde yeni bir taş ocağı açılması için ayrı bir çalışma başladığı haberi alındı, yine bölge muhtarları ve yöre halkı taş ocağının yapımını durdurmak için bir araya geldiler.
Halk Kararlı
Başka bölgelerde de benzer çalışmaların olması bölge halkını isyan ettirdi. Bölgede mevcut bir taş ocağı varken, ikinci taş ocağının yapımı da mahkeme kararı ile iptal edilmişken, “3’üncü taş ocağına ÇED gerekli değildir” kararı ile nasıl izin verildiğini soran bölge muhtarları ve halk bu verilen izni durdurmakta kesin kararlı.
İkinci bir taş ocağının bölgeye nasıl zararlar vereceğini dile getiren bölge halkı, çok endişeli. Endişeli oldukları kadar, bunu durdurmakta da kararlılar. Bölge muhtarları, “Orman Bakanlığı” tarafından “Muğla’da Bal Ormanları Projesi” kapsamında bu bölgede bal ormanı çalışması olduğunu, taş ocağı yapımının ise buna büyük zarar vereceğini söylüyorlar. Sadece bal ormanları projesi değil, bölgenin geçim kaynağı olan tarım ürünleri, yerel tohum üretilen alanlar ve zeytin ağaçları da olumsuz olarak etkilenecektir.
Öğrenci yurdu ve okulların da bulunduğu bölgede bu çalışma çocuklarımızın sağlığını ve dolayısıyla geleceğimizi zehirleyecektir. Yüzlerce kişi taş ocağının faaliyetini durdurması için hukuk arayışına girdi.
Özlediğimiz bir görüntü var ortada, halkın muhtarlarla ve yerel yönetimlerle biraraya gelerek bu yanlışa karşı çıkmış olmaları, çeşitli toplantılar yapmaları, gönüllü avukatların destek çıkması bu mücadelenin, bu tür sorunlarla boğuşan başka bölgelere de örnek olması demektir.
Doğal güzelliklerin, sahillerin, ormanların, doğal alanların bir kaç kişinin para gücüyle yok edilmesine karşıyız. Ege ve Akdeniz’de yaşanan afetlerin en büyük nedeni betonlaşma ve kesilen ağaçlar, yok edilen ormanlar, açılan ocaklardır.
Çevreye Özensizlik
Bu bölgenin en verimli tarım topraklarının bulunduğu, binlerce endemik çeşidin yer aldığı, küçük üreticilerin tarlada üretip pazarda satış yaptığı bu toprakların rant uğruna, para uğruna yok edilmesine fırsat vermeyeceğiz.
Bu bölgelerde yerel tohum üretimi yapanlar var, zor şartlarda ürettiklerini satmaya çalışan emekçiler var, yaşlı üreticiler var, hakkını nasıl arayacağını bilemeyen köylü var... Bu bereketli toprakların bir tek ağacının, bir tek yaprağının yok edilmesine fırsat vermeyeceğiz.
Ülkemizin bir çok bölgesinde benzer sorunlar yaşanmakta, halk yalnız kalmaktadır. Herkes kendi bölgesinin taşına, toprağına, havasına, suyuna, tohumuna, ağacına sahip çıkmak zorundadır.
Aydınlık Gazetesi - 02.02.2019, Cumartesi
02.02.2019