28.05.2014 / Melih Baş - Kaz Dağlarında Ekonomi: Madencilerin Karı mı Halkın Yaşamı mı?
Sevgideğer Kamil Masaracı’nın çizdiği bir karikatürde yasa koyucu şöyle diyor: Kodum mu oturturum! 4.4.2014 tarihli “Resmi Gazete”de yayımlanan bir yönetmelikle büyükşehir belediyesi sınırlarındaki maden ocakları ile ilgili tüm ruhsat yetkisi, belediyelerden valiliklerdeki “Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları”na aktarıldı! Son yerel seçimlerin ardından bir çok büyükşehir belediyesinin sorumluluk alanları da kent sınırına dek genişletildi! “Kaz Dağları”nda madencilik yapılan yerlerin büyük bölümünün olduğu Balıkesir de tesadüfen büyükşehir oluvermiş durumda! Bu işin fıtratında var!
“Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği” (ÇYDD), “Çanakkale Çevre Platformu” ve “Karabiga Temiz Doğa Derneği” tarafından 26-27 Nisan 2014 tarihlerinde “Kaz Dağları Doğa Buluşması” düzenlendi. “Düzenleme Komitesi”nin açıklamasında “Kaz Dağları gibi ormanıyla, bereketli ovalarıyla, endemik türleriyle, oksijeni ile ekolojik, tarihsel, kültürel, toplumsal mirasıyla Türkiye’nin kesintisiz en geniş doğal yaşam alanı olan yörenin, son yıllarda metalik madencilik ve termik santraller projeleri ile enkaz dağlarına dönüştürülmek istendiği” vurgulanmış.
Tarım Yaşatır, Altın Öldürür
Eşimle birlikte katıldığımız bu buluşmada, hem yerel çevre ve ekoloji hareketleri sözcüleri (Hicri Nalbant, Cömert Uygar Erdem, Ali Aydın Çalıdağ, ‘Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Derneği’ Bşk. Süheyla Doğan ve daha bir çok isim), hem de akademisyenler (Prof. Dr. Kenan Kaynaş, Prof. Dr. İsmail Duman, Prof. Dr. Ali O. Karababa, Doç. Dr.Öznur Özden ve daha bir çok isim) konuşmalar yaptılar.
Bir tiyatro ekibinin oynadığı “Sarı Kız”lı oyun, uzun bilimsel anlatımın yerine aynı şeyleri sanatla anlatmanın ne kadar verimli ve etkin olabileceğini gösterdi. Seyreden köylüleri gözlediğimizde, halkımızın bilimsel anlatımdan ziyade sanatla daha etkin biçimde aydınlatılabileceği kanısına vardık.
“ÇYDD Çanakkale Şubesi Y.K. Bşk.” ve “Onsekiz Mart Üniv. Ziraat Fak.” profesörü Prof. Dr. Kenan Kaynaş, diyor ki: “Kaz Dağları yöresinde altın madeni işletmeciliği ile 2.5 milyar ton kayaç ve toprak işlenecek, yaklaşık 400 bin ton siyanür kullanılacak, başta 10 milyon adet zeytin ağacı olmak üzere tüm bitkisel üretim olumsuz etkilenecek, yöre tarımının can damarı olan su kaynaklarının tamamı kirlenecek, tarımla uğraşan yaklaşık 750 bin kişi etkilenecektir. En önemli nokta ise, tarım yapılacak toprak kalmayacak, yöredeki tüm sulardan içme ve kullanma suyu olarak yararlanılamayacak, başta yöre halkı olmak üzere yaşayan tüm canlılar olumsuz etkilenecektir. Tarım insan beslenmesine hizmet ederken altın insanların hastalanmasına hatta ölümüne neden olacaktır.”
Dağlar Hazinemizdir
“Çanakkale Tabip Odası Çevre Kom.” üyesi Dr. Nihat Gülhan diyor ki: “Çanakkale ve ‘Kaz Dağları Bölgesi’ndeki altın madenciliği bölgede var olan fiziksel, biyolojik ve sosyal sağlık kaynaklarını tehdit etmektedir. Bizden sonraki kuşaklar, kanser ve kronik hastalık salgını içinde kıvranacak.”
Çanakkale Belediye Bşk. Ülgür Gökhan diyor ki: “... ‘Kaz Dağları’ değeri başka hiç bir şeyle ölçülemeyecek bir hazinedir... ‘Kaz Dağları’nı korumak için verilen bu mücadelede sonuna kadar tüm yöre halkıyla beraber ve yanlarında olacağım...”
Bu arada “Çanakkale Belediyesi” ile “Türk Tabipler Birliği” ortak bir kitap da yayınlamışlar: “Kaz Dağları ve Çanakkale Yöresi Madencilik Girişimleri Raporu.”
“Çanakkale Ticaret Borsası” Bşk. Kaya Üzen diyor ki: “Kaz Dağları’nın tahrip edilmesini istemiyoruz.”
Madenciler ve omuzdaşları dışında toplumsal paydaşların neredeyse hepsi madenciliğe karşı, elbette “BJK Çarşı” da karşı, ama kim dinler?
Andığımız raporda madenciliğin çevreye ve sağlığa etkileri şöyle öbeklendirilmiş: a) Çevreye yönelik etkiler (estetik bozulma, ekodizgenin zarar görmesi, tozluluk, su kaynaklarının olumsuz etkilenmesi), b) İnsan sağlığına yönelik etkiler (hava kirliliği, gürültü kirliliği, titreşim, ruh sağlığına etkiler). Ayrıntılar raporda!
Aydınlık Gazetesi - 28.05.2014, Çarşamba
28.05.2014