08.11.2011 / Selahattin Duman - Kurban Eti Görmeden Geçen Bir Bayram Daha
Biz burada kendi namı hesabımıza kurban eti gönderenlerin, göndermeyenlerin çetelesini tutmuyoruz.. Kurban eti beklentisi içinde olan yüz binlerce orta direk ailesinin problemini dile getiriyoruz.. Kamu bimarınadır gayretimiz..
Örf, adet, gelenek, görenek, töre değişiminde gediğimiz son nokta şudur:
“Kestiğimiz kurbanı kimseye yar etmemek..”
Kurban kesmenin birinciye gelen vecibesi, hayvanın etini muhtaçlara, fakire fukaraya dağıtmaktır..
Edindiğimiz yeni töreye göre kurbanı, evde “dipfrize” stokluyoruz..
Böylece kendimizi “kurban etinden sebeplenmesi gereken fukaraların” birinci sırasına koymuş oluyoruz..
Madem ete bu kadar meraklısın, ne diye kurban kesiyorsun? Git kasaba, etin istediğin yerinden istediğin kadar al.. Buz dolabının derin dondurucusunda stokla..
Kesimiydi, yüzmesiydi, parçalamasıydı zahmetine girmezsin hiç değilse..
***
Bunu kurban pintilerinin yüzüne söylediğin zaman da cevapları hazır:
“O zaman da kurban vecibesini yerine getirmemiş oluruz..”
Haaa! Şimdi mesele netleşiyor..
Senin niyetin Allah rızası için kestiğin kurbanı fakir fukaraya dağıtıp, hayır dualarını almak değil..
Mutfağa giren eti “toptan hesabıyla” daha ucuza getirmek.. Diğer taraftan da omzunun sağında konuşlanıp sevaplarının çetelesini tutan meleği kandırmak..
O deftere yazacaklar:
“Emre Bey bu bayramda kurban kesti.. Böyle giderse cennetlik..”
Omzunun solunda konuşlanan melek de tuttuğu “günah defterine” not düşecek:
“Emre Bey, kestiği kurbandan kimseye zırnık koklatmadı.. Hepsini kendi ziftlendi..”
Denklem Bu..
Şimdi Emre Bey’in ince hesabına bakıp, durumunu irdeleyelim..
“Kurban kestik sevap işledik..”
“Kurbanı kimseye yar etmeyip günaha girdik..”
“Sevabımız günahımızı götürürse yediğimiz etler de yanımıza kar kalır..”
Yukarıdaki ince hesabın tek sahibi Emre Bey değil.. Bu ince hesaba patent vermeye kalksalar yüz binlerce kişi hak iddia edebilir..
Bir “Kurban Bayramları mağduru” olarak bunu kesin bir dille söylüyorsam bildiğim vardır..
On seneden fazladır İstanbul’un iyi sayılan bir semtinde oturuyorum.. Konu komşunun da cümleten tuzu kuru..
Daha bir bayram kapımızı çalıp hatır soran, bayram kutlayan olmadı..
Evin kapısından daha yarım kilo kurban eti girmedi..
Bizim sitenin kaldırım dipleri kurban bayramlarında kana bulanır halbuki.. Kesmeyeni yok..
Ola ki “Koskoca köşe yazarı.. O’na kurban eti lazım gelmez..” gibi hatalı bir görüşe takıldılar, o yüzden et yollayan yok diyelim..
Yanımda çalışan Halis asgari ücretli..
O’nu her bayramda sıkılayıp “Sana hiç kurban eti veren olmadı mı?” diye soruyorum..
Her seferinde cevabı aynı:
“Abi tövbe vermediler..”
Oturduğu yer de gecekondu semti kategorisinde.. Mahalleden hiç kurban getiren oldu mu, dediğimde de cevap hüsran:
“Abi tövbe yok!”
Ulan memleketin bu kadar hayırseveri var.. “Seyrek bıyıklı asabi şahsiyet” daha geçen hafta “Batı’ya insanlık dersi verdik..” demecini patlatmadı mı?
O böyle gergin gergin taşı gediğine koyduğunda Obama’sı, Sarkozy’si, Merkel’i kıpkırmızı olup, başlarını önlerine eğmediler mi?
“Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetimizin” yüzüne bakamadıklarından kendi ayakkabılarının burnuna bakar gibi yapmadılar mı?
Kim verdi Batı dünyasına bu insanlık dersini? “Uğur Dershanesi” mi? “Milli Eğitim Bakanlığı”nın “Orta Öğrenim Genel Müdürlüğü” mü?
***
Taşranın da İstanbul’dan farkı kalmamış..
Davardı, sığırdı, kesiyorlar hayvanı.. Bakıyorsun kurbanın gövdesi ortadan yok olmuş..
Sanki cinayet işliyorlar da örtbas etmek için maktulün cesedini yok ediyorlar..
Şakran’dayım.. Burası köyden biraz hallice.. Birinci gün bekledim kurban eti neyim getiren olmadı..
Kardeşimin kocası Demir Bey elinde cep telefonu tek tek tanıdıklarını arayıp hayırlı bayramlar diledi..
Buradan anlamaları lazım ki biz hala yazlıktayız..
……………………………………..
Her neyse.. Bayramın ikinci gününü de idrak ettik.. Hasılat yine sıfır.. Mecburen kasabın yolunu tuttuk..
“Kurban Bayramları”nda yaklaşık dört beş milyon hayvan kesildiğinden et fiyatlarının etkilenmesi gerekir değil mi?
Şakran’daki fiyatların İstanbul’daki lüks semt kasaplarının fiyatlarından farkı yok..
Alın size ahaliye kurban eti dağıtılmadığının bir delili daha..
O kadar hayvanın üçte biri fakire fukaraya, konuya komşuya dağılsa bile et piyasası etkilenmez mi?
***
Dün mangalı boşuna hazırlamıştık.. Bugün bayramın üçüncü günü, bende umut kalmadı..
Neden mi? İki gündür bayramlarını kutlamak için kimi telefonla arıyorsak “Kestiğiniz kurbanı Allah kabul etsin..” deyip zarf atıyoruz..
Çoğunun cevabı aynı..
“Biz dördüncü gün keseceğiz..”
Bu da kurban eti kaçırmanın başka bir yolu.. Üç gün bekleyip kendilerine kimlerin et gönderdiğine bakacaklar.. Ona göre karşılık verecekler..
Her durumda, kurbanı son gün kesen kazanıyor.. Ahali hepten fetbaz olmuş..
Ama ben de bu işin peşini bırakmam..
Her bayram oturup “Nereye gidiyor bu kurban etleri?” yazısı yazarak vicdan yaparım, yedikleri kavurmaları burunlarından getiririm..
Gazete Vatan - 08.11.2011, Salı
08.11.2011