19.05.2018 / Begümşen Ergenekon - Samsun’dan Marmara Köşküne
“Yaşamın amacı sevinçtir” diyen Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında savaştan da öte bir kurtuluş olan ekonomik ve kültürel kalkınmayı hedeflemiştir. Genç ve dinçlere armağan ettiği bu günü, “1933 Nutku”nda “On yılda onbeş milyon genç yarattık her baştan diye” vurgular, çünkü halkını kısa zamanda birkaç yüzyıl ileri götürmüştür. Atatürk’ün üretim ekonomisi, bilimsel eğitim, zanaat ve sanatın hepsini birleştirdiği uygulamalarından ilki “Gazi Orman Çiftliği” (5 Mayıs 1925 ve halen), temeli 1921’deki “Maarif Kongresi”nde atılan “Köy Enstitüleri”nin (1935-1954) öncüsü olan “Köy Okulları”nın açılması kararı ise ikincisidir.
Marmara Köşkü, Ankara (14.07.1929) Gazi Orman Çiftliği (A.O.Ç.)
Tarımcı Atatürk, ulusu çağdaşlaştıracak olan üretim ekonomisini başlatmak için kendi parasıyla Ankara, Akköprü civarındaki araziyi satın alır. Yurt sathında çiftlik arazisi 80 bin dönümü bulur. Bu yıl 93. yıldönümünü kutladığımız çiftlik deneyinin amacı en çorak, verimsiz, niteliksiz, bataklık toprakların bilimsel olarak islah edilebileceğini göstermektir. Ayrıca elde edilecek ürünlerin ve verimliliğin, toprağı işleyen Türk insanının bilgisi, emeği, iradesi ve kararlılığına bağlı olduğunun kanıtlanmasıdır. Masraflar Atatürk’ün “İş Bankası”ndaki 2, 4 ve 649 no’lu hesaplarından karşılanır. Atatürk elleriyle o zamanki “Orman Çiftliği” arazisini (2013’ten beri yapımı süren eğlence yeri AnkaPark) işaret ederek: “İşte istediğimiz yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında hem batak, hem çorak, hem de fena yer. Bunu biz islah etmezsek, kim gelip ıslah edecektir?” der (Türk Ziraat Tarihine bir Bakış ve Atatürk’ün Çiftlikleri, 1936). Yapılan toprak incelemelerine göre çorak topraklar üzerinde tuz sahaları ve bitkilerin yaşamasını engelleyen zehirli karboniyeti sodyum vardır. Eksik olan fosfor asidinin ve azotun toprağa verilip, yüzeyi ufalanarak toprağın iyileştirmesi sağlanır (İzzet Toprak, 2006). Araziden geçen “Çubuk Suyu”, “Macun Çayı”, “İncesu”, “Bend” ve “Kutugün” dereleri ile yağmur dip sularından faydalanılır. Bugün hala Atatürk’ün “kendi kendisine yeterli olma” şeklindeki işletme anlayışıyla çalıştırılan “A.O.Ç.” kendi gelirini elde ettiği gibi kendi suyunu da temin eder. Bu su, yüksek bir basınçla günümüz “Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi”nin yer aldığı kuzey bakışlı yamaçta, şimdi devlet misafirhanesi olan “Gazi Konutu Marmara Köşkü” önündeki “Marmara Denizi” biçimindeki havuza, sulama ve yüzme sporu yapma amacıyla doldurulur. “Gazi Orman Çiftliği”nde Türk ekonomisi ve toplumsal yaşantısının küçük ölçekli örneği uygulanmış ve geleceği tasarlanmıştır.
Anti-Emperyalist Kalkınma Örneği
Doç. Dr. Duygu Kaçar’ın “Kültür/Mekan: Gazi Orman Çiftliği, Ankara” (2015) incelemesine göre “Gazi Orman Çiftliği’ yalnız bir çağdaşlaşma girişimi olmakla kalmaz, aynı zamanda sosyo-kültürel bir değişim ve anti-emperyalist bir kalkınma modelidir. Osmanlı başkenti İstanbul karşısında kırsal Ankara şiddetli ve kurak bir yayla ikliminin hüküm sürdüğü topraklarda, evrensel ölçekte uygar bir başkent görünümü kazanır.” Çiftlikte çalışarak iş başında ziraatı öğrenmek daha sonra “Köy Enstitüleri”nde kullanılan eğitim tarzının öncüsü olur. Ankaralılar iş çıkışı ve hafta sonları “Gençlik Parkı”na, “Hayvanat Bahçesi”ne giderek; “Marmara”, “Akdeniz” ve “Karadeniz” havuzlarında yüzerek, yelkenli yarışları yaparak, halk oyunlarını ihmal etmeden çağdaş kadın-erkek ilişkilerini temsil eden tango ve vals gibi dansları öğrenerek, “Marmara Köşkü’nün Bahçesi”nde ve “Kızılay”da klasik müzik konserleri dinleyerek çağdaş kent yaşamıyla tanışır. Düşük alkollü sıhhi içecek kabul edilen birayı uygarlık sınırları içinde yudumlamak için çiftlikteki fabrikasının yanına bir bira parkı yapılır. Kent merkezi ve çiftlik arasında ulaşım tirenle sağlanır. Yıkandıktan sonra, üst katında çay ve kahve içilen bir dinlenme yeri olan halk hamamı şimdilerde onarılmayı bekler. 10. yıl semt ilkokulu olan ve çiftlik çalışanlarının oradaki evlerinde, süs ağaçlarının ve bitkilerinin bulunduğu örnek bir kentte oturarak kentsoylu vatandaşlar olmaları yönünde kesin sonuçlar alınır. Bu etkinlikler sırasında halk ve yabancılar Gazi Paşa, eşi Latife Hanım ve diğer devlet büyükleriyle tanışma ve konuşma fırsatını bulur. “Onüç yıllık çetin bir mücadeleden” sonra Atatürk 2 Şubat 1937’de “Tasarrufum altında bulunan bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile hazine’ye hediye ediyorum” diye vasiyetinde yazar. Bu çizgi Gazi’nin, kırsal aydınlanma ve kalkınma amacıyla ilk resmi çalışmalarına 1932’de başladığı ve vefatından sonra 17 Nisan 1940’ta İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı’nda yasallaşarak yurt sathında kurulan “Köy Enstitüleri”nde sürdürülür. Ancak okullaşmada kız çocukları geri kalır. Bu eşitsizliğin ortadan kalkması için Prof. Dr. Türkan Saylan ve arkadaşlarının öncülüğünde “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği” (1989) kurulur. Bir “Cumhuriyet Kadını” Atatürk’ün bıraktığı yerden kızların sağlıklı, çağdaş, laik ve bilimsel eğitime erkeklerle eşit düzeyde katılması için yola devam eder. 18 Mayıs 2009’da kaybettiğimiz “korkusuz eğitim ve halk sağlığı savaşçısı” Türkan Saylan’a ve “Ulu Önder”imizin Samsuna’a çıkışının 98. yıl dönümünde Mustafa Kemal Atatürk’e özlem, sevgi ve saygıyla.
Aydınlık Gazetesi - 19.05.2018, Cumartesi
19.05.2018