29.05.2015 / İbrahim Ethem Gönenç - Neden HES’lere Karşıyım? (2)
Geçen haftaki yazımda barajları; “akarsuyun menba (baraj öncesi) ve mansabı (baraj sonrası) arasında besi maddeleri (azot, fosfor, silika) ile balıklar ve organizmaların geçişine ve taşınımına engel olarak, akarsularda doğal fiziksel ve biyolojik süreç ve mekanizmaları etkileyen ve binlerce yılda oluşmuş akarsu ekosisteminin bozulmasına neden olan yapılardır” şeklinde tanımlamış ve bunun bir kısım nedenlerini açıklamıştım. Aşağıda yazdıklarımın sadece uluslararası araştırmaların değil, bizzat onlarca rezervuarda yaptığım ekolojik matematik model (bkz http://www.aydinlikgazete.com/ekosistem-modelleri-de-neymis-makale,51147.html) çalışmalarının sonuçlarını da yansıttığını vurgulayarak anlatmaya devam edeyim.
Su Kalitesini Etkiler
Bir baraj rezervuarında meydana gelen fiziksel, biyokimyasal ve biyolojik süreçler suyun sıcaklığını ve kimyasal kompozisyonunu tamamen değiştirir. Sonuçta menbadan rezervuara gelen suyla, barajdan boşaltılan suyun hemen hiçbir benzerliği kalmaz. Rezervuarlarda, su kalitesini de ciddi şekilde etkileyen su sıcaklık değişimleri ve tabakalaşma (yüzeyden tabana doğru değişen su sıcaklığı ve yoğunluk) burada ayrıntısına giremediğim pek çok faktöre bağlı olarak meydana gelmektedir. Rezervuarlarda başlayan, akarsuyun termal rejimindeki değişiklikler, baraj sonrası kilometreler boyunca akarsu habitat ve organizmaları üzerinde son derece önemli olumsuz etkiler yaratır.
Rezervuar sularında kimyasal değişimler ise; nutrient ve oksijen rejimlerinde ve gazların doygunluğundaki değişimler ile bazı metallerin dönüşümüne neden olan pH değişimlerini kapsar. Örneğin rezervuarda tabakalaşmanın bilinen en önemli olumsuz etkisi, taşkın sedimentlerinden civanın serbest kalmasıdır. Bilindiği gibi civa besi zincirine girerek biyoakümülasyona uğrar, özellikle rezervuarlardaki balıklar ve onlarla beslenen kuşlarda yüksek konsantrasyonlara ulaşarak, rezervuar ve baraj sonrasında suda insan tüketimi için izin verilen sınırların çok üstüne çıkabilir. Bu durum da, insan ve çevre sağlığı için büyük risk oluşturabilir. Su depolamanın sera gazlarının üretimine etkisi de araştırılmıştır. Bu etkinin boreal ve tropikal bölgelerdeki barajlarda çok yüksek, diğer bölgelerde ise ihmal edilebilir mertebede olduğu görülmüştür.
Ekolojik Etkiler
Suyun fiziksel ve kimyasal karakteristiklerinde yukarıda anlattığım değişimler, zincirleme olarak sucul biyotanın tür dağılım ve zenginliğini de etkiler. Biyotik topluluklar çevrelerindeki duruma ani yanıt verirler. Suyun karakter değiştirmesiyle, akarsuda binlerce yılda oluşmuş doğal döngüyle senkronize biyota tahribata uğrar; yaşadığı su ortamının derinlik, akım ve beslenme ortamının değişimiyle balıklar hızla doğal ortamlarından uzaklaşır; zarar gören diğer doğal topluluklar değişime dayanıklı türlerle yer değiştirirler. Ayrıca su seviyesinin alçalıp yükselmesinden, mevsimsel sıcaklık değişimlerinden, göçlerinin engellenmiş olmasından dolayı da akarsuda yerli balık türlerinin yumurtaları giderek azalır. Özellikle küçük HES’ler, çok değişken su seviye ve akımı ürettiklerinden, mansabda kıyı habitatında ve biyotada çok daha fazla tahribat yaparlar, akarsuda biyoçeşitliliğin hızla azalmasına sebep olurlar. Rezervuarlar yaş aldıkça ötrofikasyon fazına geçerler (http://www.aydinlikgazete.com/turkiye-otrofikasyon-surecinin-neresinde-makale,35669.html). Özellikle su toplama havzasında nutrient kaynakları (tarım alanları, atıksu deşarjları, sulama suyu geri dönüşleri gibi) zengin olan rezervuarlarda, bu geçiş çok daha kısa zamanda gerçekleşebilir. Ötrofikasyonun ilerleyen aşamalarında rezervuar adeta bir bataklığa dönebilir. Bu ötrofik suyun deşarjı, mansabda tüm akarsuyun ekolojisini etkiler.
HES’lere direnen demokratik kitle örgütlerine hadi rastgele! Haftaya devam edeceğim.
Aydınlık Gazetesi - 29.05.2015, Cuma
29.05.2015