03.11.2014 / Müge İplikçi - Yeşil Alan Validebağ
Çocukluğum “Koşuyolu”nda geçti. Bu yüzden “Validebağ”ı da “Validebağ Korusu”nu da çok iyi bilirim. Her zaman gittiğim bir yer olmasa da korunun derin yeşili ve bitki örtüsüyle “orada” olması birçoğumuz gibi bana da her zaman huzur vermiştir.
Ve Geldiğimiz Nokta
2011 yılında kurulan “Validebağ Gönüllüleri”nden genç bir kadın arkadaşla sohbet ettik. O’na en son gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini sordum. O da bana bu son yaşananların yeni ortaya çıkan bir durum olmadığını söyledi.
Gerçekte neye itiraz ettikleri de önemliydi elbette. Bildiğiniz gibi verilen bu mücadele kimi çevrelerce sadece “bir cami karşıtlığı” olarak algılanıyor ve toplumun geneline böyle aktarılıyor. Oysa buranın daha sonra “yapılaşmaya” açılacağı söylentileri var. Gönüllü arkadaşımız 1998 yılından beri “Validebağ Korusu”na yönelik saldırıların devam ettiğini ve “Validebağ Gönüllüleri”nin en başından beri bu saldırıların takipçisi olduğunu söyledi. Ve camii konusunda söyledikleri de çok önemliydi:
“Kesinlikle camiye değil çevreye yapılan saldırıya karşıyız. ‘Validebağ Korusu’ ‘Anadolu Yakası’nın en büyük ve en geniş yeşil alanıdır. Depremde toplanma alanıdır. İçinde yaşlılarımızın yaşadıkları bir huzurevi vardır. Bu nedenle koruya ne yapılmak istenirse istensin buna izin verilmeyecektir. Belediye Başkanı seçim çalışmaları sırasında ‘Validebağ’a çılgın proje adı altında seyir terası başta olmak üzere pek çok yapı dikeceğini beyan etmişti zaten. Şimdi bu camii ile projesini başlatmış olacak.”
***
Bu konuda defalarca yazdım. Bir ülkenin yeşil alanları “ben yaptım oldu” zihniyetiyle abluka altına alınıp, başka çılgın projelere açılabilecek alanlar değildir. Nasıl ki “Topkapı Sarayı”ndaki “Kaşıkçı Elması”nı “Dur kardeş ben bunu bi bozdurayım da karşılığında bir iki gökdelen, bir düzine toplu konut attırayım” diyemiyorsak, varlıkları asırlara dayanan yeşil alanları da kültürel hazinemiz olarak görüp sahip çıkmak durumundayız. Yani, “Kaşıkçı Elması” neyse “Validebağ Korusu” da odur.
Öte yandan, sürekli kutuplaştırılma yoluyla toplumda oluşturulan suni yarığı, nüfusunun yüzde doksan küsuru müslüman olan bir ülkede, cami üzerinden daha da açmaya çalışmak ise akıllara ziyan bir durumdur. Gerçekten zamanı boşa harcamak demektir.
Ancak bizler Türkiye’de zamanı boşa harcamak konusunda birer uzman haline geldik, getirildik. İnsanların enerjilerinin bu şekilde harcanması olsa olsa hepimizin kaybıdır. Bunu bir anlasak! Çok yakın zamanda bunların bedellerini hep birlikte ödeyeceğiz. Demedi demeyin.
Beyler! Bırakınız “Validebağ Korusu” koru olarak kalsın. Lütfen. Bölge için tarihi bir yaşam alanı anlamına gelen bu yerin böylesi bir projeye taşınması gerekmiyor.
Gerçekten gerekmiyor.
Her şey affedilebilir. Ama doğa katliamı affedilemez. Halkı, insanları, çocuklarımızın rızkını falan geçtim. Onlar affetse de, ki benim bildiğim bu toprağın insanı affetmiştir, yine affeder, ama gelin görün ki doğa, doğa affetmez.
Gazete Vatan - 03.11.2014, Pazartesi
03.11.2014