23.09.2018 / Müge İplikçi - Validebağ Gönüllüleri’nin Sözü
Üzerinde yeniden kara bulutlar biriken “Validebağ Korusu” için bakın gönüllüler ne diyor:
Zaten 1999’dan bu yana bir SİT alanı orası... Doğal ve tarihi bir doku.
Zaten insanların yeşilinden faydalandığı bir yer, herkes orada.
Zaten sincaplar, kirpiler, kaplumbağaların meskeni.
Zaten capcanlı bir organizma.
O halde niye orayı “millet bahçesi yapmak” gibisinden bir telaş?
Orası zaten milletin bahçesi...
***
Peki iş bu kadar masum olabilir mi?
“Validebağ Gönüllüleri” bu “millet bahçesi” lafının arkasında aranması gerekene dikkat çekiyor. Haklılar...
Böyle başlar, iki gün sonra oraya, elini kolunu sallayarak iki vinç girer ve al sana göğü öpen bir gökdelen. Reklam spotları da hazırdır: “Köprü’ye bir dakikada, şehrin göbeğinde, yeşil bir diyarda, hem şehri hem kırı solumaya ne dersiniz?”
Kırın ise artık hangi “millete” ait olacağı bellidir! Hem kırın hem manzaranın hem de yeni imtiyazların. Kısacası, milletten kastedilenin “millet” olmadığı aşikardır.
Hangi millettir bu sorusunun cevabı ise son yıllarda yaşadıklarımızda, tanık olduklarımızda saklıdır. Kısacası, içindeki börtü böceğin de dahil olduğu milleti, bir daha millete taşıyamazsınız! Taşıma hayali kurulan başka bir şeydir ve kentin toza toprağa bürünmüş haline eklenecek olan bayat bir senaryodan öte değildir.
Bu yüzden tekrar tekrar düşünecek olursak: “Validebağ Korusu”, devasa bir alan olarak şehrin Anadolu yakasının nadide yeşil alanlarından biridir. Sadece çevre halkının ve yerli hayvanların değil, göçmen kuşların da sığındığı, barındığı bir yerdir. Kısacası her şeydir. Ve her şey önemlidir.
Şimdi bu “Koru”yu, yakın bir gelecekte, “Rezidans Korusu” yapmanın, başına iki tane görevli, görevlilerin diline “içeriye girmek yassah, özel mülkiyet!” cümlesini yapıştırmanın mümkün olamayacağının garantisi var mıdır?
Elbette yok! Yoktur... Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her şey her an mübah olabilir. Kim ve neye göre? O da belli değil...
Bu yüzden “Validebağ Korusu”na sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Cüzdanda rant banknotlarının arasındaki değil, sözlükte yer alan bir “millet”in parkına olan borcudur bu.
Özetle: İstanbul’un bir “Hyde Park”a ihtiyacı yok. Validebağ Validebağ olarak kalabilir, kalsın. İçindeki “Adile Sultan Kasrı” ve “Abdülaziz Av Köşkü”nün tarumar edilmiş kullanımına rağmen, hiç değilse “O” kalsın. Geleceğe iyi bir şey bırakalım.
…………………………………
Gazete Vatan - 23.09.2018, Pazar
23.09.2018