18.04.2021 / Zülal Kalkandelen - Bütün Uyarılarıma Karşın...
Murat Ağırel, dün “Yeniçağ” gazetesinde yazdı:
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi”nin (İBB), “Hatay Dörtyol Belediyesi”ne protokol ile hibe ettiği 100 at ortada yok!
Protokole göre İBB tarafından çiplenen atların yılda iki kez kontrol edilmesi ve başka bir yere devredilmemesi koşulu var. Bu işlemden il/ilçe tarım müdürlüğü de haberdar ediliyor. Fakat “Dörtyol Belediyesi Veteriner İşleri” Müdürü Yıldıray Yıldız’ın hibe işlemi hakkında bilgisi yok!
“Cumhur İttifakı” “Dörtyol Belediye Meclisi” üyesi Hasan Özel ve Cengiz Can’ın Yıldız’ı ziyaret edip atları sormasıyla skandal patlıyor. Yıldız, olayı araştırınca, atların, “Dörtyol Belediyesi”nde çalışan bir memur tarafından yine aynı belediyeye bağlı bir şirket işçisine taahhütname ile devredildiği ortaya çıkıyor.
Böyle bir olayın yaşanmaması için Mayıs 2020’de, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Orhan Demir’i ziyaret etmiş ve konuştuklarımızı bu köşede 24 Mayıs’ta anlatmıştım.
O görüşmede, “İBB Belediye Meclisi”nin “fayton atlarının tarım ve hayvancılıkta kullanılmak üzere bedelsiz sahiplendirilmesi” kararını almasının, hayvan hakları savunucuları açısından kabul edilemez olduğunu; çünkü bunun fayton zulmünden kurtarılan atların bir başka sömürüde kullanılması anlamına geleceğini söylemiştim.
Talebimiz, Ekrem İmamoğlu’nun seçimden önce imzaladığı “Hayvan Hakları Taahhütnamesi”nde belirtildiği gibi atların ekolojilerine uygun doğal ortamlarda rehabilite edilerek ölene kadar sömürülmeden yaşamlarını sürdürmelerinin sağlanmasıydı.
Bu yapılmadı.
Atlar Nereye, Hangi Amaçla Verildi, Hemen Açıklansın
Orhan Demir, bana atları sahiplendirmek için komisyon kurduklarını, atların çipleneceğini, hibe işlemi için sözleşme imzalanacağını ve ihlal edilirse yüksek miktarda cezai yaptırım uygulanacağını, sürecin kontrolünün “Tarım Bakanlığı” ile birlikte yapılacağını anlattı.
“Atların sonu mezbaha olursa bunun bedeli çok ağır olur” dedim. Bunu önlemek için atların kişilere değil, kurumlara verileceğini, Adalar’da ruam çıktığı için at kalamayacağını ve çok sayıda at olduğundan sahiplendirmek zorunda olduklarını söyledi.
Sürecin şeffaf yürütülmesinin çok önemli olduğunu ve atların nereye hibe edildiğinin açık olarak paylaşılması gerektiğini belirttim. “Atların hibe işlemlerini yürüten belediye komisyonunda, baroların hayvan hakları komisyonlarından temsilci olursa, onlar meseleyi hayvan hakları açısından takip edebilir” dedim. Sıcak bakılmadı.
“Dörtyol Belediyesi”ndeki olay, oradaki yolsuzluk ve hukuksuzluğa işaret ediyor. Savcılık soruşturmasının bunu ortaya çıkarmasını diliyorum.
Bu yazıyı yazmadan önce Orhan Demir’i arayıp geçen yıl konuştuklarımızı hatırlattım. “Olay Dörtyol’u ilgilendiriyor, sorumlular hukuken cezasını alır” dedi. Doğru ama bu, atların başına kötü bir şey geldiyse onları geri getirmez...
“İBB”nin kurduğu sistem atları koruyamadı. Atları nereye hibe ettiklerinin ve sahiplenen kurumların da atları hangi amaçla kullandıklarının kamuoyuna derhal açıklanması gerekir.
“Sucuk”
Bu vahim olay sosyal medyada duyulunca gündeme oturdu, “Twitter”da #sucuk etiketi TT oldu. Yazılanlara göz atınca insanlıktan utandım. “#128MilyarDolarNerede diyorduk, şimdi de MHP’li belediyeye atlar nerede diye soruyoruz!” diyenler, atları “İBB”nin “taşınır kamu malı” olarak değerlendiriyor ve konunun maddi yönüne odaklanıyordu.
Bu da gerçek ama üzücü olan, kimse atların can taşıdığının farkında değil gibiydi. “Atlar sucuk yapıldıysa bu ara sucuk almayalım” demekten öteye geçemiyorlardı. Gülme emojili mesajlar atarak eğleniyordu çoğunluk. Kimi “kamu malının” derdindeydi kimi de midesine hangi hayvanın girdiğinin...
Yedikleri sucukların, 6-15 aylık inek yavrusunun bedeninden yapılmış olmasını hiç umursamamalarına mı yanayım...
Sucuk gibi işlenmiş etlerin “Dünya Sağlık Örgütü”nce sigara ve asbest ile aynı kategoride birinci derecede kanserojen olarak değerlendirilmesine karşın sucuğu övmelerine mi yanayım...
Atlar sucuk haline getirildiyse, buna temelde, hayvandan yapılan ürünleri satın almalarının neden olmasına mı yanayım...
İnsan gibi bilinç sahibi, duyguları olan hayvanları kıyma haline getiren bu sistemin hiç sorgulanmamasına mı yanayım...
Atlar, fayton eziyetinden kurtulsa da insanın midesinde öğütülmekten kurtulamıyorsa, bunun tek sorumlusu, yolsuzluk yaparak atları satanlar değil, aynı zamanda bu yıkıcı sistemi benimseyen beyinler ile hayvan bedenini çiğneyen ağızların sahipleridir...
Bana “zaten alamıyoruz, çok pahalı” diyerek tepki göstermeyin. Ben, yerine konabilecek paradan değil, candan, canın metalaştırılmasının yarattığı dehşetten söz ediyorum.
Cumhuriyet Gazetesi - 18.04.2021, Pazar
18.04.2021