28.09.2020 / Meral, Büşra - Dünyada Temiz Su Kaynakları Tükeniyor mu?
Uzaydan dünyaya bakıldığında gezegenimiz topraktan çok okyanus gibi görünür. Oysa ki, gezegenimizin %71’i su ile kaplı olmasına rağmen her yıl en az bir kere Dünya’nın yarısından fazlasında yüksek derecede su kıtlığı çekiliyor. Şu anki tahminler 2040 yılına kadar 20’den fazla ülkede su sıkıntısı yaşanabileceğini gösteriyor.
Düşünüldüğünde bu kasvetli istatistikler korkutucu bir soru ortaya çıkarıyor: Temiz suyumuz bitiyor mu? Hem evet, hem de hayır.
Gezegensel ölçekte su döngüsü sayesinde Dünya’da temiz su tükenmez, suyu sürekli olarak üreten ve geri dönüştüren bir sistem Dünya’nın dört bir yanında dolaşıp suyu buhardan sıvıya, sıvıdan buza dönüştürür. Yani asıl soru ne kadar su kaldığı değil, bu suyun ne kadarına erişebildiğimiz.
Dünya’nın sıvısının %97’si tuzlu sudur. Tuzlu su, içebilmek veya tarımda kullanabilmek için çok fazla mineral bulundurur. Potansiyel olarak kullanılabilir tatlı suyun %3’ünün üçte ikisinden fazlası buz örtüsü ve buzullarda donuk haldedir. Bu, Dünya’daki tüm yaşamı sürdürebilmek için gezegenimize dağılmış nehir, göl, yeraltı su havzaları, yer altı buzları ve permafrost gibi kaynakların %1’den az kısmı oluşturduğunu gösterir. İşte insanların hızla tükettiği ama yavaşça yağmur ve kar ile yenilenen su kaynakları bunlardır.
Bu sınırlı kaynak Dünya’nın her yerine eşit bir şekilde yayılmamıştır. Çeşitli mevsim ve coğrafi konum bazı bölgelerde daha çok yağmur ve doğal su kaynağı sağlarken diğer bölgeler, suya ulaşımı zorlaştıran coğrafi özelliklere sahiptir. Suyun bu bölgelere taşınması için gereken altyapı ve enerjiyi sağlamak son derece pahalıdır.
Suyun az olduğu bölgelerin çoğunda olduğu gibi, suya daha kolay erişen bölgeler de yerel su kaynağını yenileneceğinden daha hızlı bir şekilde tüketmektedir. Daha hızlı yenilenen kaynaklar talebi karşılayamadığında suyu sınırlı yeraltı rezervlerinden pompalamaya başlarız. Dünya’nın 37 ana rezervinden 21’i geri dönüşü olmayan bir şekilde boşaltılmaktadır. Yani gezegenimizin aslında su kaybetmiyor olmasına rağmen sürdürülemez bir hızla su kaynaklarımızı tüketiyoruz.
Su hayatımızda gizli bir rol oynamaktadır. 24 saat içerisinde, insanların çoğu aslında neredeyse 3000 litre su tüketir. Aslında, evde içmek, yemek ve temizlik yapmak için kullandığımız su, insanlığın su tüketiminin sadece %3.6’sını oluşturur. Diğer %4.4 oranında su, sürekli aldığımız ürünlerin üretimi için fabrikalara gider. Geri kalan %92’lik kısmın hepsi tek bir yere gidiyor: Tarım.
Tarım ve Su Tüketimi
Çiftliklerimiz, her yıl 3.3 milyar olimpik yüzme havuzuna denk gelecek suyun hepsini hayvanlara, mahsullere vermek ve dünyayı beslemek üzere tüketiyor. Tarım şu anda Dünya’nın alanının %37’sini kaplamakta. Bu da bölgesel su kaynaklarımız için en büyük tehdidi oluşturuyor. Fakat yine de bu da bir gereklilik.
Tarımı sürdürmemiz gerekirken tarımın su ihtiyacını nasıl sınırlandıracağız?
Çiftçiler, etkisini azaltmak için zaten zekice yöntemler buluyorlar ve kullanıyorlar, “damla başına fazla ürün” yetiştirmek için özel sulama teknikleri kullanmak ve suya daha az ihtiyaç duyan mahsuller yetiştirmek gibi. Diğer endüstriler de aynı şekilde, suyu yeniden kullanan ve geri dönüştüren üretim süreçlerini benimsiyor.
Kişisel gıda israfının azaltılması su kullanımını azaltmanın ilk adımı. Çiftliklerden çıkan yiyeceklerin üçte biri şu anda boşa gidiyor ya da atılıyor. Ayrıca yapımında az su gerektiren yiyecekler yemeyi de düşünebiliriz; kabuklu kuru yemişler ve kırmızı et gibi. Vejetaryen bir hayat biçimi benimsemek su kullanımını üçte bir oranında azaltabilir.
Gezegenimizde su hiç bitmeyebilir. Bu yerel problemi çözmenin evrensel bir yolu var: gün içinde verilen küçük kararlar dünyadaki su kaynaklarının tüketimini etkileyebilir.
https://www.matematiksel.org sitesinden alınmıştır. - 28.09.2020, Pazartesi
28.09.2020