31.03.2014 / Barbaros Şansal - Eşek Anırdı Abdest Bozuldu! (Ayşegül Garabli'den)
Köyün birine bir imam atanır. Köylü ile çok güzel anlaşır ama her eşek anırışındaki köylünün abdest yenilemesine bir türlü anlam veremez.
Dikkatini çeken bu durumun nedenini sorar. İçlerinden birisi, yıllar evvel köyün imamının, “eşeğin anırdığını duyarsanız abdestiniz bozulur” dediğini, o yüzden de, yıllardır bunu uyguladıklarını söyler. İmam, böyle bir şeyin olamayacağını söyleyerek olayı araştırır.
Öğrenir ki, çok yıllar evvel, köyde su olmadığı için köy halkı toprakta abdest alırmış, yani teyemmüm yaparmış. Tabii ki, köye su, eşeklerin sırtında taşındığı için de, o zamanın imamı bir vaazında; “köyde su olmadığı için, abdestinizi toprakla alabilirsiniz ancak, eşeğin sesi duyulduğunda sırtında su taşıdığını bildiğiniz için, toprakla alınan abdest bozulur, çünkü artık su vardır” demiş.
Ancak vaazı gönülsüz dinleyen bir köylü, sadece “eşek anırmasını duyarsanız abdest bozulur” kısmını okuyup, bunu da halka yaydığı için, herkes de sorgulamadan bunu uygulamış.
Şartlar Değişmiş Huylar Değişmemiş
Görünen o ki, zaman geçtikçe bu hikayedeki şartlar değişmiş olsa da, insanoğlunun huyu pek değişmemiş.
Ne yazık ki, hala insanlar, bir konu hakkında, bilgi edinme, doğrusunu öğrenme yerine, duydukları ile hareket edip, duyduklarına gösterdikleri tepkilerle, toplumsal refleksler oluşmasına neden oluyor. Medyada yer alan ya da birilerinin kulaktan dolma verdiği bilgilerle, çığ gibi büyüyen tepkiler yaratabiliyor... Gerçi, eşeğe altın semer vursak eşek yine eşek kalıyor ama bundan faydalanan bazı işgüzar ve haysiyetsiz siyasetçiler, tuz yüklü eşeği bile dereden geçirip, bir damla rutubet almadığını iddia ederek, yalana, dolana ve talana kılıf bulabiliyor. Böylece tuzun bile kokması gerçekleşebiliyor.
“Tuzsuz Deli Bekir” misali, hönkürerek bağıranlara inat sukunetimi korumaya devam edeceğim. Yarasına tuz basmışcasına acı çeken, silikozis hastalarının vebalini de elbet birgün ortaya dökeceğim.
Diktatöre yakın danışmanın tuzu kuru kardeşlerinin, utanmadan, halkın malı olan binayı gasp edip otel yapmasını, yetmezmiş gibi, bir de, milletin iskelesini buna katıp, biri halk arasında “Eşek Adası” diye bilinen iki adaya da el koymaya kalkmasını görmezden gelemeyeceğim. “Karpaz”ın eşekleri bile koruma altında, tevekkeli bu coğrafyada eşeğine ters binmişti Nasreddin Hoca.
Çocukken uzun eşek oynadığımız günler geride. “Eşek sıpası” diye sevildiğimiz günler de. Aslında bu makale, seçmenin de, iktidarın yedirip semirdiklerini de, ne kadar kolayca algılatıyor bugünden yarın gelecek aydınlık günlere.
Aydınlık Gazetesi - 31.03.2014, Pazartesi
31.03.2014