02.08.2019 / Mine Söğüt - ‘Altın Post’u Ne Yapacaktık Biz?’ *
Çocuklarınıza her şeyi bir bir anlatın.
“Kaz Dağları”nı anlatın çocuklarınıza, şimdilerde siyanürle altın arayan yabancı şirketlere peşkeş çekilen o dağlarda eskiden hangi Tanrıların yaşadığını anlatın.
Zeus’un “Troia Savaşı”nı o dağlardan izlediğini bilsinler.
Eski zaman Tanrılarını anlatın çocuklarınıza, eski zaman efsanelerini anlatın.
İnsanların tarih boyunca o coğrafyada neler uğruna savaştıklarını, neler uğruna öldüklerini, neler için neleri kurban verdiklerini anlatın.
Eski Tanrıların yaşadıkları dağları, eski savaşçıların peşine düştükleri hazineleri, değerleri...
Anlatın ki insanın doğaya ve iyiye ne zaman nasıl yabancılaştığını...
Paranın ve gücün peşinde çirkinleşmeye ne zaman ve nasıl başladığını...
Savaşı neden sevdiğini, savaşırken neden haz aldığını...
Anlasınlar.
İnsanın bugün kıymet verdiği değersiz şeyleri oluştururken yitirdiği gerçek değerleri anlatın çocuklarınıza.
Olmadı...
Sincapları anlatın.
“Kaz Dağları” altın madencilerinin değil, sincaplarındır, deyin onlara.
Çünkü o sincaplar, deyin, daha sonra çıkarmak üzere toprağa gömdükleri meşe palamutlarının yerini unuturlar...
Ve o meşe palamutları doğada kendiliklerinden filizlenir koca bir orman olurlar, deyin.
Ormanı anlatın çocuklarınıza.
Ormanda yaşayan hayvanları, akan dereleri, solunan havayı...
Ormanın ne anlama geldiğini öğrenerek büyüsünler.
Suyun, toprağın, ağacın ne olduğunu en baştan anlatın onlara.
Sincaplardan girin lafa, dağlardan çıkın, ağaçlardan ilerleyin, Tanrılara varın, lafın arasında vicdandan, inançlardan ve tehlikeli isteklerden dem vurun.
Sonunda hep “Altın Post”lara gelsin laf.
Her çağda kendi “Altın Post”unu yaratan insanı en baştan anlatın ona.
Deyin ki çocuklara...
Mitolojideki “Altın Post” bazıları için kraliyetin gücünü simgeler.
Kimi için o, güneşin yansımasıdır, kimi için başakların sarısı.
Bazıları onun Tanrı’nın affediciliğinin simgesi olduğunu söyler.
Bazıları zenginliğin, malın, mülkün...
Onun maddeyi altına çeviren bir simya formülü olduğunu savunanalar da vardır, deyin.
Madenden altın çıkarılırken kullanılan bir pösteki olduğunu anlatanlar da...
Biz, deyin, şu an “Kaz Dağları”nda yaşananlara baksak ve bugüne dair bir efsane uyduracak olsak...
“Altın Post”, deyin, açgözlülüğü simgeler.
Aymazlığı simgeler.
Para düşkünlüğünü simgeler.
Kötü kalpli devletleri simgeler.
Gözü dönmüş kapitalizmi simgeler.
İnsanın doğaya ihanetini simgeler.
İnsanlığın lanetli kaderini simgeler...
Ve bu konudaki en güzel lafı eninde sonunda bir şair eder, deyin onlara.
“Altın Post’u ne yapacaktık biz?”
Bunları anlatın çocuklarınıza.
Çünkü;
Birbirine “Altın Post’u ne yapacaktık biz” diye soran vicdanlı ve akıllı çocuklar yetiştirmezseniz...
Değil doğayı, kendini bile sevmeyen bir soyun devamı olmaktan bir adım öteye gidemeyeceksiniz.
Not: İmkanı ve vicdanı olan rotasını hemen “Kaz Dağları”na çevirebilir; Kirazlı’daki “Su ve vicdan” nöbetine destek verebilir.
* Yannis Ritsos
Cumhuriyet Gazetesi - 02.08.2019, Cuma
02.08.2019