06.06.2017 / Süleyman Yurddaşer - Baharın Kokusunu Özleyen Çiftçi
Ayağı çamurlu, eli nasırlı, toprak kokulu, toprağın çocukları merhaba.
Bugünlerde dertli olduğunu biliyorum. Traktörünü çocuğun gibi sever, gözün gibi korurdun, şimdilerde görmek bile istemiyorsun. Çünkü traktörün dünyanın en pahalı mazotu ile çalışıyor. (4.5 TL./lt.) Toprağını sevgilin gibi özlerdin, şimdi tarlaya gitmemek için kendine bahaneler sıralıyorsun.
Ağır geçen bir kışın sonunda, “Bahar gelse de işe başlasam” diye beklerdin, o heyecanın da kalmadığını, çalışmaya pek istekli olmadığını biliyorum. Atatürk, senin için “Milletin Efendisi” demişti. Çarşı esnafı bile seni dört gözle beklerdi, şimdi esnaf da görmek istemiyor. Atatürk sana o efendilik sıfatını üretim yaptığın için vermişti. Çok bilmiş politikacılar, yabancı ülke çiftçilerini sana rakip çıkardılar, efendilik sıfatını elinden aldılar. Ama bu olumsuzlukların, karamsarlığın sebebi sen değilsin. Seni üretirken batırdı. Pırlanta ticaretinden KDV bile alınmazken, üretim için kullandığın mazotun fiyatının % 70’i vergi olarak alınıyor. Tarıma destek veriyormuş gibi yapıp, seni oyalıyorlar.
Yabancıyı Destekliyorlar
Tarım ürünleri ithalatında neredeyse gümrük vergisi alınmayıp, yurt dışındaki çiftçiler finanse edilirken senin ürünün fiyatını düşürmeyi amaçlıyorlar. Tarımsal üretim yapan çiftçinin köylünün batması onların derdi değil, bütün meseleleri “gıdayı ucuzlattık” yalanı ile politika yapmak. Çiftçi, köylü kardeşim, sen de öyle iyi niyetlisin ki, üretimi sürdürmek için, bankaların ucuz kredi veriyoruz diye hazırladıkları tuzağa ister istemez düşüyorsun. Sonunda arazilerin de elinden gidiyor. Özetlersek, ürününü çakallar yiyor, cebindeki parayı eşkıyalar kapıyor, arazini de yabancılar alıyor. Sen bu olumsuzlukları geçmişte de yaşamıştın. Osmanlı son zamanlarda, senin el bebek gül bebek büyüttüğün, elin ayağın olacak delikanlını elinden alıp Galiçya’dan Yemen çöllerine kadar savaşmaya götürüyor, ürettiğin ürünün büyük bir kısmına “Aşar Vergisi”yle el koyuyordu. Sonunda o zamanlarda da ekip biçmeye takatın kalmamıştı ve arazilerini terk etmiştin. Osmanlı da senin arazilerini terk edilmiş kabul edip, “emval-ı metruke” adı ile yasa çıkarıp yabancılara satıp çıkış yolu aramıştı ama, sonu parçalanıp yıkılmak oldu. Büyük Atatürk kurtuluşu seninle birlikte sağlayıp vatan toprağını tekrar sana emanet etti. Yukarıda da bahsettiğim gibi, maşallah ufukta yine o günler görünüyor gibi.
Gelin bir olalım, diri olalım, güçlü olalım. Bu kötü gidişe dur diyelim ve üretelim, üretme kültürümüzü yeniden kazanıp üreten Türkiye olalım. Sağlıcakla kalın, üretimde kalın.
Aydınlık Gazetesi - 06.06.2017, Salı
06.06.2017
