10.03.2020 / Süleyman Yurddaşer - İznik Gölü Ölüyor mu?
Bu başlık biraz abartılı oldu ama “İznik Gölü”nün geleceği açısından uyarıcı olur sanırım. Bilindiği gibi “İznik Gölü”, “Marmara Bölgesi”nin en büyük, Türkiye’nin beşinci büyük tatlı su gölüdür. Tektonik çöküntü sonucu oluşmuştur. Uzunluğu 32 km, deniz seviyesinden 85 m yüksektedir, tahmini 64 m derinliği vardır.
Bilindiği gibi doğusunda İznik ilçesi, batısında da Orhangazi ilçesi yer almaktadır. Antik çağda adı “Askania” olan “İznik Gölü”nün yüzölçümü 297 kilometre karedir. Etrafı zeytin bahçeleri ağırlıkta olmak üzere meyve bahçeleri ile çevrili, doğaya can veren doğal bir su rezervidir. Kuzeyinde Katırlı dağları, güneyinde Samanlı dağları ile çevrili, doğu-batı istikametinde uzanan zamanla “Gemlik Körfezi”nden kopan lagün olduğu tespit edilmiştir. Yukarıda da söylediğimiz gibi, etrafına can veren bir candır. Candır diyorum, gerçekten de candır. Başlıkta “İznik Gölü ölüyor mu?” dedik ama canlar ölesi değil, ölen bedendir. Platon böyle söylüyor. Yani, “İznik Gölü” bu yıl olduğu gibi suyu çekilmeye başlarsa etrafındaki hayat verdiği gövdeler ölür.
Bahara Rağmen Düşük
Ben, yaklaşık 32 yıldır Orhangazi’de yaşıyorum, “İznik Gölü”nün suyu sonbaharda çekilmeye başlardı ama, ilkbahar yaklaştıkça eski seviyesine gelirdi. Bu yıl hiç görmediğimiz miktarda suyun çekildiğini gözlemliyoruz; işin tehlikeli yanı Şubat’ın sonu yaklaştı nerede ise Mart geldi ama gölün suyu çekilmeye devam ediyor. 297 km kare olan yüzeyi belki de 250 km karelere düşmüş olabilir. Nedeni olarak yağışın eksikliği, dolayısı ile gölü besleyen kaynaklardan, derelerden yeterli beslenememesi söylenebilir. Gölün bu kaynaklarla beslenememesinin yanında gölün suyunun başka maksatlarla kullanılması, yüzey buharlaşması ile de kayıplar oluşmaktadır.
Yağışların artırılmasını sağlayamayacağımıza göre, gölden alınan suyun kısıtlanması ve başka kaynakların göle çevrilmesi ile gölü beslemek olasıdır. İki gün önce yerel haberlerde yer almıştı; “Büyükşehir” ve “Gemlik Belediyesi” yöneticilerince “Karsak Deresi”ne karışan ve fabrika atıkları ile olağanüstü kirli olan bu derenin arıtılarak körfeze gönderilmesi konuşuluyordu.
O derenin arıtılması çok doğru bir yaklaşım ancak, o dereyi kirleten sanayilerin başında “Döktaş”, “Asilçelik” ve “Kargil” sanayileri ile zeytin işleme tesisleri gelmektedir. Bunların hepsinin arıtma tesisleri vardır. Neden o arıtma tesislerinin etkili, doğru ve sürekli çalıştırılmaları sağlanamamaktadır? Körfeze göndermek yerine, “Karsak Deresi”nin suyu diğer fabrika atığı suların arıtıldıktan sonra bir yerde toplanarak gölün beslenmesinde kullanılabilir.
“Aral Gölü” Gibi Olmasın
Bunlara “Gürle” ve “Gemiç” dereleri de ilave edilerek “İznik Gölü”nün su kaybı kısmen önlenebilir. Bildiğimiz kadarı ile gölün suyu “Gemlik Serbest Bölge”ye kadar gitmektedir. Özelleşmeden önce “Gemlik Gübre Fabrikası”na su taşıyan devasa boyuttaki çelik borularla taşınan su, gölün önemli su kaybına neden olmaktadır. Oraların su ihtiyacı için başka çözümler bulunarak “İznik Gölü”nden çekilen suya kısıtlama getirilebilir.
Doğada bulunan su kaynaklarının ve su rezervlerinin korunmaması durumunda ne gibi felaketler olacağına ülkemizde ve dünyada birçok örnek verilebilir. Dünyadan en çarpıcı örnek Orta Asya’daki “Aral Gölü”dür. “Aral Gölü”nü besleyen nehirlerin yönünün değiştirilmesi ve başka amaçlarla kullanılması “Aral Gölü”nün kuruyup yok olmasına neden olmuş, “Aral Gölü”nün hayat verdiği etrafındaki doğa ölmüş, sonunda Platon’un dediği olmamış, can ölmüştür. “Aral Gölü”nün etrafı çöl haline gelmiş, hayat bitmiştir. Buna en yakın örnek, Konya Karapınar’daki “Meke Gölü”dür. Etrafı zaten yarı çöl durumundaki ova da çölleşmeye adaydır. Orada oluşan çökmeleri yani obrukları örnek gösterebiliriz. O oluşumların nedeni de oranın iklimine hiç uymayan mısır tarımının desteklenmesi sonucu çölleşmedir. Bu ürünü sulamak için yer altından aşırı su çekilmesi ile zaten tüf karakterindeki arazinin çökmesidir. Yine can çekişen göllerimize örnek “Bafa Gölü”, “Beyşehir Gölü” ve “Eğridir Gölü” örnek verilebilir.
Akıl ve bilimin ışığında tedbirler alarak etrafına hayat veren bu canların ölmesine izin vermeyelim. “İznik Gölü” biterse dünyanın en kaliteli zeytinlerinin yetiştiği zeytin bahçeleri de biter. Gerçi zeytin bahçeleri daha önceki yazılarımızda anlattığımız gibi başka nedenlerle bitiriliyor! O zeytin bahçelerinin kurtarılması için de projelerimiz var dedik ama, kimseden nasıl yani diye bir ses duymadık. Ancak üreticilerden yakınma ve ağlama sesleri duyuyoruz.
Ümitsizlik yok, çözüm var, yeter ki iyi niyet olsun. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Zafer, zafer benimdir diyebilenlerindir.”
Aydınlık Gazetesi - 10.03.2020, Salı
16.03.2020