01.02.2014 / Hüseyin Haydar - Uçkun Geray Türküsü


Siz hiç görmediniz mi onu,

Yerlerin uçkunu, göklerin gerayı?

Siz hiç görmediniz mi onu,

Kavganın bıçkını, erdemin dolunayı?

Uçkun Geray uçtu gitti.

 

Tanımaz mıydınız onu,

Yağmur getiren ulu poyrazı,

Toprağın dilini, halkın veren elini?

Ceplerinde çam tohumu taşırdı,

Uçkun Geray ekti gitti.

 

Biz tanırdık, diyor kiraz kuşları,

Kendini yakıp sincapları kurtarırdı.

Biz de tanırdık, diyor, yaralı meşeler,

Çantasında aşıbezi taşırdı,

Arslanlarla, ceylanlarla dolaşırdı.

 

Sözcümüzdü, diyor, öksüz pelitler,

Keklik sürüleriyle gelirdi,

O ıslık çaldıkça biz yaprak açardık,

O konuşmaya başlayınca,

Kaçışırdı orman zebanileri.

 

Siz hiç görmediniz mi onu?

Biz gördük, diyor, Alman polisleri,

Berlin’de Talat Bey’le buluşurdu,

Lozan’a geçerdi, derebeylerle vuruşurdu.

Uçkun Geray yıktı gitti.

 

Öncümüzdü, diyor, delikanlılar,

Görevi gömlek gibi giyerdi,

Fedailerin hep önünde giderdi,

Partinin kapısından Yunus gibi girerdi,

Arkasından koyun, kuzu melerdi.

 

Biz de gördük, diyor Çit köylüleri

Yaban keçilerini beslerdi.

Konya’ya, Adana’ya erenlerle yürürdü,

O yürüdükçe ekinler büyürdü.

Uçkun Geray abıhayat içti gitti.

 

Belki siz tanımazdınız onu,

Ama, o sizi mutlaka tanırdı,

Usulca gelip kolunuza girerdi,

Başını yumuşacık, omzunuza koyardı.

Uçkun Geray günüller yaptı gitti.

 

Torunumuzdur, diyor Turova yiğitleri,

Kaz Dağları’nda düşman kovalardı,

Homeros usta duysa ağlardı.

Kurtuluş bir uzun yoldur mazluma,

Uçkun Geray çoğunu gitti, azı kaldı.

 

Aydınlık Gazetesi - 01.02.2014, Cumartesi